En Büyük Küçük Kadınlar Fan
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

En Büyük Küçük Kadınlar Fan

Sende küçük kadınlar fanıysan durma üye ol !!
 
AnasayfaAnasayfa  Latest imagesLatest images  AramaArama  Kayıt OlKayıt Ol  Giriş yapGiriş yap  

 

 $ifalı Bitkiler

Aşağa gitmek 
2 posters
YazarMesaj
Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
Neslihan


Mesaj Sayısı : 163
Yaş : 27
Nerden : Neslimle maçtan =]
Kayıt tarihi : 16/08/08

$ifalı Bitkiler Empty
MesajKonu: $ifalı Bitkiler   $ifalı Bitkiler Icon_minitimeC.tesi Ağus. 16, 2008 10:25 pm

Çuha çiçeği

Çuha Çiçeği (Oenethera biennis) çeşitli alt türleri olan önemli bir bitkidir. Kuzey Amerika ve Avrupa'da yetişir. Bitkinin Türkçe ismi ile ilgili ayrıntılı açıklama için TIKLAYINIZ. Bitki ve kökü eskiden beri kullanılagelmiştir. Bununla beraber tohumundan elde edilen ve Gamma-Linolenik Asit (GLA) içeren yağının kullanımı yenidir. Çuha Çiçeği Yağı (Evening Primrose Oil), tohumlarının preslenmesi sonucu elde edilmiş tamamen doğal bir üründür. % 9.5 oranında Gamma -Linolenik Asit (GLA), % 72 oranında omega-6 (Linoleik Asit), % 8 oranında omega-9 (Oleik Asit), potasyum ve magnezyum içerir. GLA önemli yağ asitlerinden biridir. GLA sağlık için gereklidir çünkü vücuttaki bütün organları kontrol eden ve hormonlara benzer etki gösteren bileşiklerin (Prostoglandin-PGS) üretiminde kullanılır. Bu bileşikler özellikle kalp, dolaşım, deri ve savunma sisteminde etkilidir. Ek olarak, GLA hücre zarının (cell membrane) önemli bir bileşenidir.

Bazı yiyecekler, temel yağ asitleri metabolizmasıyla ilgili enzimleri engeller. Aşağıda belirtilen durumlarda veya hastalıklarda da delta-6-desaturaz denen enzimin etkisi azalmaktadır. Bu enzim (delta-6-desaturaz), beslenme yoluyla alınan linoleik asidin (LA), gamma-linolenik aside (GLA) dönüşmesini sağlayan önemli bir enzimdir.

* Doymuş yağlardan zengin diyet (Aşırı hayvansal yağ kullanımı)
* Kolesterolden zengin diyet (Aşırı proteinli yiyecek tüketimi)Evening Primrose (Aksam Çuha Çiçegi) - Büyütmek için TIKLAYINIZ
* Aşırı alkol alımı
* Çinko eksikliği
* Stres, umutsuzluk ve çaresizlik duyguları (Stres hormonu Cortisol düzeyini artırır.)
* Viral enfeksiyonlar (Bulaşıcı hastalıklar)
* Radyasyon
* Kanser
* Yaşlılık
* Şeker hastalığı
* MS hastalığı

GLA vücutta bir dizi reaksiyonla Prostaglandin 'e (PGE1) dönüştürülür. Prostaglandin' ler hücre fonksiyonlarının düzenlenmesinde hayati öneme haizdir. Hormonlara benzerler fakat etkileri daha bölgesel ve ömürleri daha kısadır. Yukarıdaki durumlarda dışardan (beslenme yoluyla) GLA alınması hem vücudun GLA gereksinimini karşılar hem de eğer varsa besin alerjisi belirtilerini de azaltabilir.

Çuha Çiçeği Yağı 'nın Faydaları ve Kullanım Alanları:Evening Primrose - Aksam Çuha Çiçegi

*

Bağışıklık sistemini güçlendirir.
*

Bayanların özel günlerindeki baş ve karın ağrılarının (PMS ağrıları ve mensturel kramplar) giderilmesine yardım eder.
*

Hanımlardaki adet düzensizliklerinin giderilmesinde faydalı olabilir.
*

Menopoz semptomlarını azaltıcı etkisi vardır.
*

Egzema ve sedef hastalarının ciltlerini sağlıklı bir görünüme kavuşturmaya yardımcı olabilir. (Günde:3x2 softgel)
*

Çinko (mineral) ile birlikte alındığında ergenlik sivilcelerini (Akne) iyileştirebilir.
*

Aşırı alkol ve sigara kullanımı sonucu oluşan toksik (zehirli) etkileri azaltır.(Anti-oksidant etki)
*

Yaşlılık etkilerinin geciktirilmesine faydalıdır. (Anti-aging etki)
*

Romatizma ve mafsal (eklem) iltihabı ağrılarının azaltılmasına yardımcı olabilir.
*

Kireçlenme sonucu meydana gelen bel, sırt, diz, omuz ve boyun ağrılarına karşı faydalı olabilir.
*

Yorgunluğu azaltmak ve çalışma isteğinizi artırmak için yararlıdır.
*

Güçsüz ve kırılgan tırnakları güçlendirir.
*

MS (Multiple Sclerosis) hastalığının ilerlemesini yavaşlatmaya faydalıdır. (Günde 3x2 softgel). Bu konuda ayrıntılı bilgi için Tıklayınız.


Kullanım Önerisi: Tercihen yemeklerle beraber günde 3 defa 1-2 softgel alınabilir. Bilinen herhangi bir yan etkisi yoktur.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

CivanPerçemi

CivanperçemiCivanperçemi (Achillea millefolium); yöresel olarak akbaşlı, barsamaotu, binbiryaprakotu, marsamaotu, beyaz civanperçemi, sarı civanperçemi ve kandilçiçeği diye de anılır. Hayatımızdan ayrı düşünemeyeceğimiz bir şifalı bitkidir. Türkiye'de 40 kadar civanperçemi türü bulunmakta ve bunların birçoğu kullanılmaktadır. Türlerine göre 5-100 cm yükseklikte, yapraklar yünlü gibi tüylü ve parçalı, çiçekleri ; beyaz, fildişi beyazı, soluk sarı veya altın sarısı rengindedir. Çok yıllık ve otsu bir bitkidir. Mavimtrak renkli bir uçucu yağ taşır. Bu uçucu yağda azulen, limonen, sineol, borneol, pinenler, seskiterenler vardır. Bitki çayırlarda, dar tarla yollarında, yol kıyılarında ve tahıl tarlalarının kenarlarında kümeler halinde yetişir. Güneşli havalarda çevresine aromalı keskin bir koku yayar. Aslında çiçekleri, güneşin en etkili olduğu saatlerde toplamak gerekir, çünkü o sıralarda eterli yağları ve şifalı gücü doruk noktasında olur. (Referans2: Prof. Dr.Turhan Baytop)

CivanperçemiÜnlü herbalist Kneipp, bir yazısında şöyle diyor (Referans1: M.Treben): "Arada bir civanperçemi çayı içmiş olsalar, kadınlar pek çok problemle hiç karşılaşmazlardı!". Adet kanamaları düzensiz bir genç kız olsun, menopoz dönemindeki veya sonrasında olgun bir kadın olsun, tüm kadınlar için arada sırada civanperçemi çayı içmek çok önemlidir. Civanperçemi, akla gelebilecek tüm konularda, dölyatağını (rahim) en iyi biçimde etkiler. Yumurtalık iltihaplanmasında alınmaya başlanan civanperçemi oturma banyolarının ağrılar kesilir ve iltihap yavaş yavaş gerilemeye başlar. Bu banyolar aynı zamanda, yaşlı kişilerin ve çocukların yatağa işeme problemlerine karşı ve dölyatağı (rahim) akıntılarında da başarılı olabilir. Bu durumlarda ayrıca günde 2 bardak civanperçemi çayı da içmek gerekir. Miyomlar da (Kas yapılı urlar), doktor kontrolünün olumlu bir sonuç vermesine kadar, uzunca bir süre her gün civanperçemi oturma banyoları alındığında yok olabilirler. (Referans1: M.Treben). Menopoz döneminde de kadınlar sık sık civanperçemi çayını anımsamalıdırlar. Bu durumda, iç huzursuzlukları ve daha başka rahatsızlıklarla karşılaşmayacaklardır. (Referans1: M.Treben)

Civanperçemi oturma banyoları da sağlık için çok yararlıdır. Kol ve bacaklardaki sinir iltihaplanmalarında, civanperçemi katkısıyla yapılacak kol ve bacak banyoları çok rahatlatıcıdır. Fakat, bitki öğle güneşinde toplanmalıdır.

Dr. Lutze, civanperçemini şu hastalıklara öneriyor: (Referans1: M.Treben)

*

Kanın kafaya sancılı biçimde basıncı
*

Baş dönmesi
*

Bulantı
*

Göz sulanması eşliğindeki göz rahatsızlıkları
*

Göz sancıları
*

Burun kanaması
*

Hava şartlarından kaynaklanan migren krizi

Düzenli olarak içilen bitki çayı ile migren tümüyle iyileşebilir. Bedeni temizleyici etkisi sayesinde, yıllar boyu yer etmiş hastalıkları bedenimizden dışarı atabiliriz. Civanperçeminin en iyi biçimde ve doğrudan kemik iliğini etkilediğini ve orada kan üretimini düzene soktuğunu özellikle belirtmek gerekir. Bu gücü sayesinde bitki, kemik iliği hastalıklarında, çay kürleri, banyolar ve tentür kullanımı yolu ile yardımcı olabilir. Mide kanamalarında ve basur (hemoroid) kanamalarında olduğu kadar, mide basıncı ve mide yanmalarına karşı bitki çayı çok kısa sürede başarı sağlayabilir. Soğuk algınlıklarında, sırt veya romatizma ağrılarında bitki çayı elden geldiğince sıcak olarak içilmelidir. Bitki çayı böbreklerin düzenli çalışmasını sağlar, iştahsızlığı giderir, gazları ve mide kramplarını, karaciğer düzensizliklerini, mide ve bağırsak kanalı iltihaplarını iyileştirmeye yardım eder ve bağırsak beze çalışmalarını düzenleyerek, dışkılamayı kolaylaştırır. Kan dolaşımına ve damar kramplarına karşı çok etkili olduğu için bitki çayını koroner yetmezliğinde de önerilebilir. Rahatsız edici vajinal kaşıntılar, bitkinin kaynama suyu ile yapılan yıkama ve oturma banyoları sayesinde yok olabilirler. Civanperçemi çiçeklerinden, basura karşı etkili bir merhem hazırlanabilir. (Referans1: M.Treben)

UYARILAR:

Civanperçeminin gebelik süresince kullanılmaması tavsiye edilir. Bazı duyarlı kişilerde allerjik tepkilere yol açabilir. Başkaca bilinen bir yan etkisi yoktur.

Kullanım Biçimleri :

Çay hazırlamak: Yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır (kaynatılmaz), 15 dakika demlendikten sonra süzülür. Aksi belirlilmedikçe günde 3 su bardağı çay aç karnına veya öğün aralarında içilir.

Bitki Tentürü: Çiçeklenme zamanında toplanan taze bitki ince kıyılır. Geniş ağızlı bir şişeye gevşekçe doldurulur ve kaliteli bir konyak, bitkilerin üstüne çıkana kadar eklenir. Şişe 14 gün boyunca güneşte bekletilir, arada bir çalkalanır ve süre sonunda süzülür.

Merhem hazırlamak: 100 gr tuzsuz tereyağı veya içyağı tavada iyice kızdırılır. İnce kıyılmış bir avuç kadar taze civanperçemi çiçeği ve ince kıyılmış 15 taze ahududu yaprağı tavaya atılır, çıtırdamaya başlayınca karıştırılır ve tava ocaktan çekilerek, üstü kapalı bir biçimde serin bir yere kaldırılır. Ertesi gün hafifçe ısıtılır, tülbentten geçirilerek süzülür ve temiz kaplara doldurulur. Buzdolabında saklanmalıdır!

Oturma Banyosu: Iki büyük avuç dolusu ince kıyılmış taze bitki veya 100 gr kurutulmuş bitki, gece boyunca soğuk suda bekletilir. Ertesi gün kaynama derecesine kadar ısıtılır ve süzülerek, banyo suyuna eklenir.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Altınbaşak

Altınbaşak (Solidago virgaurea), hendeklerde, orman kıyılarında, eğimli çayırlarda ve ağaçları kesilmiş orman bölgelerinde yetişir. Yöresel olarak yahudi otu ve altınasa adıyla da bilinir. Tüylü ve altın sarısı çiçeklerle bezeli sapı 80 cm kadar yükselebilir. Ağustos'da, çiçeklenme başlangıcında, bitki sapının orta bölümünden kesilir. Gölgelik ve havadar bir ortamda yüksek bir yere asılır ve iyice kurumaya bırakılır. Saplarla birlikte çok ince kıyılır ve hava almayan kaplarda saklanır. Eterli uçucu yağlar, tanen, Saponin, flavonoids ve astringnet principle içerir. İdrar artırıcı, gaz söktürücü ve antiseptik özelliği vardır. Altınbaşak, bağırsak hastalıklarında ve kanamalarında kullanılır. Ama, her şeyden önce böbrek hastalıklarına karşı olağanüstü bir şifalı bitki olarak övülür. Bitkinin çiçekleri ve yaprakları serinletici bir etkiye sahiptir. Bitki, bedendeki fazla sıvıyı atabilme yeteneğine sahip oldugu için, her tür böbrek ve mesane hastalığında önerilir.

İsviçre'li herbalist Künzle, yazılarında giderek kötüleşen bir böbrek hastalığı çeken 45 yaşlarındaki bir adamdan söz ediyor: "Sonunda böbreklerin birinin alınması gerekmişti. Öteki böbrek te apseli ve gerektiğince çalısamıyordu. İste bu durumda hasta, altınbaşak kürüne basladı. Altınbaşak, Yoğurtotu ve sarı ballıbaba eşit karışımı ile demlediği çaydan günde 4 bardak içerek 14 gün içerisinde sağlığına yeniden kavuştu." Altınbaşak, böbrek büzülmelerinde ve yapay böbreğe bağlanma zorunluluklarında (Dializ makinesi) bile, yoğurtotu ve sarı ballıbaba ile birlikte etkilidir. Yıllardır iyileştirilemeyen böbrek büzülmesi hastalığı çekmekte olan 52 yasındaki bir adam, ter içinde ve soluk almakta zorlanarak bana (M.Treben) geldi. Her üç bitki karışım çayını içmeye başladıktan 1 hafta kadar sonra belirgin bir biçimde rahatladı. Fakat, tüm bu bitkileri doğadan taze topluyordu. 3 hafta kadar sonra ise hiç bir şikayeti kalmamıştı.

Kişinin tüm ruhsal duyumları böbrekler tarafından karşılanır. Bu nedenle, örneğin, bir yakının ölümünde veya herhangi bir felaket karşısında, en fazla zarara uğrayan organ böbrektir. Altınbaşak, kişinin duygusal yaşamını en iyi düzenleyen bir şifalı bitki olarak kendini kanıtlamıştır. Bu nedenle, düş kırıklıklarında ve ruhsal sıkıntılarda altınbaşak çayı önemle tavsiye edilir. Ağır duygu dalgalanmalarında, bu bitkinin okşayan ve sanki pürüzleri yok eden sevgi dolu bir el gibi, bozuk dengeyi sağlamaktaki başarısını duyumsayabiliriz. Böylesine rahatlatabilen bir bitkinin yakınımızda olduğunu bildiğimiz için, Tanrı'ya şükran borçluyuz.

UYARILAR:

Bilinen herhangi yan etkisi yoktur. Kronik böbrek hastalıklarında doktora danışılmalıdır.

Kullanım Biçimleri :

Çay hazırlamak: Bir tatlı kaşığı kurutulmuş ve ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır ve üstü kapalı olarak 10-15 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-4 bardak çay, aç karnına veya öğün aralarında, soğutulmadan içilir. Taze bitki kullanılması durumunda 4-5 dakika demleme süresi yeterlidir.

Tentür: Günde 3-5 kere, 10-15 damla D1 inceltisindeki tentür doğrudan dil üstüne veya yarım kahve fincanı suya eklenerek alınır. Çay olarak kullanıldığı her yerde tentür olarak da kullanılabilir.

Üçlü Çay Harmanı: Sarı ballıbaba, altınbaşak ve yoğurtotu eşit oranda karıştırılır. Bu karışımdan yarım tatlı kasığı dolusu , orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 5-6 dakika demlendikten sonra süzülür. Gün boyunca 2-4 bardak içilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kucukkadinlarfan.all-up.com
Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
Neslihan


Mesaj Sayısı : 163
Yaş : 27
Nerden : Neslimle maçtan =]
Kayıt tarihi : 16/08/08

$ifalı Bitkiler Empty
MesajKonu: Geri: $ifalı Bitkiler   $ifalı Bitkiler Icon_minitimeC.tesi Ağus. 16, 2008 10:31 pm

Ebe gümeci

Küçük yapraklı ebegümeci (Malva Vulgaris), çit,yol ve eski Ebegümeciduvar kıyılarında, harabeliklerde, ama yalnızca insanların yaşadıkları yerlerin çok yakınlarında yetişir. Büyük yapraklı ebegümeci (Malva Grandfolia) ve öteki değişik cinsleri genellikle çiçek ve sebze bahçelerinde yetişir. Anadolu'da 8 Malva türü yetişmekte olup, bunların çiçek ve yaprakları bir ayrım yapılmaksızın "Ebegümeci" olarak kullanılmaktadır. Bu bitkilerin hepsi de yapraklarında, çiçeklerinde ve saplarında (bamyada olduğu gibi) bir sümüksel madde içerirler. Küçük yapraklı bitkinin uzun saplarının ucundaki yapraklar yuvarlak ve çentiklidir. Açık pembeden eflatun rengine kadar değişebilen renkte çiçek açarlar.Bir de yuvarlak meyvesi vardır. Çiçekleri, yaprakları ve sapları, Haziran'dan Eylül'e kadar toplanabilir. Bitki, kurutulduğunda özelliklerinin bir bölümünü yitireceği için, elden geldiğince taze kullanılması gerekir. Ama kurutulmuş bitki yine de kullanılabilir.

Ebegümeci - Büyütmek için TIKLAYINEbegümeci çayı özellikle mukoza iltihaplarında, gastrit, mesane iltihabı, mide ve bağırsak mukoza iltihabında ve ağız boşluğu iltihabında olduğu kadar, mide ve bağırsak ülserinde de başarıyla kullanılabilir. Ama bu son iki hastalık için, arpa ile karışık bir çorba hazırlamak gerekmektedir. Önce arpa kaynatılır ve soğuduktan sonra bitki yaprakları eklenir. Ayrıca, akciğer balgamlanmalarında, bronşiyal nezlede, öksürük ve aşırı ses kısıklığında özellikle önerilir. Gırtlak ve bademcik iltihabı ve ağız kuruluğunda da başarıyla kullanılabilir. Bitki, sümüksel özelliğinin yitirilmemesi için, geceden soğuk suya koyularak demlenmelidir. Günlük kullanım için 2 veya 3 bardak ılıklaştırıp, gün boyunca yudumlanarak içilmelidir. Nefes darlığına yol açan akciğer amfizemi bile ebegümeci çayı ile iyileştirilebilir. Bu durumda, günde en az 3 bardak çay içilmeli ve süzüldükten sonre geriye kalan yapraklar iyice ısıtılarak bronşların ve akciğerin üstüne geceleyin kompres olarak uygulanmalıdır. Oldukça ender görülen gözyaşı azlığı durumunda da, gözlere ebegümeci banyosu ve kompresi uygulandığında, çok iyi sonuçlar alınabilir. Kaşınan ve yanan yüz alerjilerinde de, yüzü ılık ebegümeci çayı ile yıkamak rahatlatıcıdır.

Ebegümeci - Büyütmek için TIKLAYINEbegümeci dıştan, kırıklardan veya damar iltihaplarından kaynaklanan yaralarda, çıbanlarda, şiş ayak ve ellerde kullanılır. Kaşınan ve yanan deri alerjilerinde yapılan ebegümeci çayı yıkamaları çok rahatlatıcıdır. Bu durumlarda, ayak ve el banyoları yapılmalıdır. Gırtlak iltihabını iyileştirmeye ve gırtlak hastalıklarında da başarı sağlayabilir. Bu tür olaylarda, gün boyunca kullanılmak üzere, iki buçuk litre suya geceden bitki eklenerek demlenmeye bırakılır (Bir bardak suya, yarım tatlı kaşığı ince kıyılmış taze bitki) ve ertesi gün hafifçe ısıtılarak bir termosa doldurulur. Gün boyunca, yudumlanarak 4 bardak çay içilir ve gerisiyle de derin gargaralar yapılır. Gırtlak, ağız boşluğu ve burun kuruluklarında da gün boyunca elden geldiğince sık gargara yapılmalıdır. Özellikle kırsal kesimdeki evlerin çevresinde yetişen ebegümeci, günümüzde azalmaya yüz tutmuştur. Evleri çamur ve rutubetten korumak ve de güzel bir görünüm kazandırmak amacıyla, çevrelerine beton dökülmektedir. Böylece, bitkinin yaşam alanı daraltılmaktadır. Varlığı için Tanrı'ya edeceğimiz teşekkürlerin hiç bir zaman yeterli olamayacağı, insanlığın bu büyük yardımcısı, ne yazık ki, böylece her geçen gün azalmaktadır.

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak: Yalnızca soğuk suda demlendirilmelidir. Yarım tatlı kaşığı bitki (ince kıyılarak kurutulmuş), orta boy bir su bardağı dolusu soğuk suya akşamdan eklenir, sabahleyin süzülür ve ılıklaştırılır.

Ayak ve El Banyoları: Iki avuç dolusu ince kıyılmış taze bitki, 4-5 litre soğuk suya akşamdan eklenir, ertesi gün, elin veya ayağın dayanabileceği kadar ısıtılır ve süzülür. Banyo süresi 20 dakikadır. Banyo suyu, yeniden ısıtılarak iki kere daha kullanılabilir.

Bitki Kompresi: Çay süzüldükten sonra artan posalar biraz suyun içinde ısıtılır, arpa unu ile lapa haline getirilir ve bir bezin üstüne yayılarak, sıcak sıcak uygulanır. Kompresin sıcaklığını yitirmemesi gerekir. Kompres süresi isteğe göre düzenlenebilir.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Adaçayı
[b]

Adaçayı (Salvia officinalis), dişotu ve meryemiye adları ile de tanınır. 30-70 cm boyunda olan bitkinin menekşe renkli çiçekleri halka dizilişlidir. Karşılıklı olan beyaz keçeli yaprakları gümüş gibi parıldar ve acımtırak, ıtırlı bir koku yayarlar. Bahçe adaçayı, güneşli bir yerde yetiştirilmelidir. Don olayına karşı duyarlı olduğu için, kış boyunca çam dalları ile örtülmesi doğru olur. Ülkemizde İzmir bölgesinde bahçe adaçayı yetiştirilmektedir. Bir başka cins olan çayır adaçayı (Salvia pratensis -Salvia tribola), çayırlarda, bayırlarda ve meralarda yetişir. Çevresine ıtırlı hoş bir koku yayan mavi–menekşe renkli çiçeklerin pırıltısı uzaklardan seçilebilir. Çayır Adaçayı (Anadolu adaçayı) batı ve güney-batı Anadolu'da bol olarak yetişmektedir. Anadolu adaçayından "elma yağı" veya "acı elma yağı" denilen yağ da üretilmektedir. Bu tür adaçayı da kimyasal yapı ve tedavi etkisi bakımından tıbbi (bahçe) adaçayına benzemektedir. Fakat burada tanıtmaya çalışacağımız bahçe adaçayı (tıbbi adaçayı) ise, şifalılık bakımından daha etkilidir.

Toplama/Kurutma: Bitki yaprakları çiçeklenme öncesi, Mayıs-haziran aylarında toplanır. Etken maddelerinin doruğa ulaştığı öğlen saatlerinde toplanan yapraklar, gölgeli ve havdar bir yerde kurumaya bırakılır. İyice kuruduktan sonra ince kıyılarak, hava almayan kaplarda saklanır.

Bileşim: Eterli uçucu yağlar, %30 Thujon, %5 Cineol, Linalol, Borneol, Salven, Pinen ve kafur; tanenler, triterpenoitler, flavonlar; Östojen benzeri maddeler; reçineli bileşikler içerir.

Bu bitkinin çiçekleri, gargara ve adaçayı sirkesi yapmak için toplanır (bir avuç çiçek, doğal sirkenin içinde bir süre bekletilir) ve elde edilen sirke, uzunca bir süre hasta yatağından kalkamayan kişilere rahatlatıcı ve canlandırıcı anlamda sürülerek, masaj yapılır. Yapraklar daha çiçeklenme başlamadan, mayıs ve haziranda toplanır. Bitki kuru ve güneşli günler boyunca, eterli yağlar oluşturduktan sonra, yapraklar öğlen güneşinde toplanır ve gölgede kurutulur. Adaçayı, çok eski çağlarda da ünlü bir şifalı bitki olarak tanınırdı. 13. Asırdan kalma bir dizede şöyle deniyor: “Eğer dikmişsen adaçayını bahçeye, ne gerek var ölmeye!"

Adaçayının eski çağlarda da ne büyük bir övgü ile anıldığını, çok eski bir şifalı bitki kitabı şöyle anlatıyor: "Kutsal Meryemana, Bebek İsa ile Herodes’un gazabından kaçmak zorunda kaldığında, kendisini saklamaları için, çayırdaki tüm çiçeklerden yardım istemiş, ama hiçbir çiçek ona yanıt vermemiş. İşte o zaman adaçayı eğilmiş ve Meryemana sığınacak bir yer bulmuş. Onun sık ve koruyucu yapraklarının arasına girerek Herodes’un askerlerinden saklanmış ve askerler onu görmeden geçip gitmişler. Tehlike geçiştirildikten sonra, saklandığı yerden çıkan Meryemana, tatlı sesiyle adaçayına şöyle demiş: Bu andan sonra sonsuza dek insanların en çok sevdiği çiçek sen olacaksın. Seni, insanları tüm hastalıklardan koruyacak kadar güçlü kılıyorum. Bana yaptığın gibi, onları da ölümden kurtar!” İşte o zamandan beri adaçayı, insanları iyileştirmek ve onlara yardım etmek için her yıl yeniden çiçekleniyor.

Adaçayı sıkça içildiğinde tüm bedeni güçlendirir, kalp krizi tehlikesini azaltır ve kötürümlüklerde çok yaralıdır. Gece terlemelerinde ve aşırı terlemelerde, lavanta çiçeğinin yanı sıra, yardımcı olabilecek tek bitkidir. Gece terlemesine neden olan hastalığı iyileştirir ve bu hastalıkla el ele giden aşırı güçsüzlüğe, canlandırıcı etkisi sayesinde son verir. Hastalık sonrası güçsüzlük hallerinde başarıyla kullanılabilir. Pek çok doktorun, adaçayının değerli özelliklerini artık iyice tanımış olduklarını biliyoruz (Referans1: M.Treben). Onu kramplarda, omurilik rahatsızlıklarında, beze hastalıklarında ve organ titrekliklerinde büyük bir başarıyla kullanıyorlar. Yukarda belirtilen hastalıklarda, günde 2 su bardağı çay yudumlanarak içilmelidir. Adaçayı, hasta karaciğeri de çok olumlu etkiler, onunla ilgili tüm rahatsızlıkları giderir ve gazları yok eder. Kan temizleyici etkisi vardır. Solunum organlarını ve mideyi balgamsı salgılardan temizler, iştah açıcıdır. Mideyi ve bağırsakları rahatlatır, gazların dışkılanmasını sağlar. Kramp çözücü etkisi sayesinde, ishalde çok rahatlatıcıdır. Böcek sokmalarında, sokulan bölgeye adaçayı yaprağının tozu uygulanır. Adaçayı, dıştan uygulandığında, yaprağın tozu uygulanır. Adaçayı dıştan uygulandığında (Çalkalama ve Gargara), bademcik iltihabı, boğaz hastalıkları, diş iltihaplanmaları, yutak ve ağız boşluğu iltihaplanmalarında veya ülserlerinde özellikle önerilir. Eğer zamanında adaçayı kullanılmış olsaydı, pek çok çocukta ve yetişkinde bademcik ameliyatına gerek kalmayabilirdi. Bedenimizin polisleri olarak, zehirli maddeleri yakalayan ve zararsız hale getiren bademcikler alındığında, ağızdan giren zararlı maddeler doğruca böbreklere ulaşırlar. Adaçayı, sallanan dişlere, dişeti çekilmesine ve kanamasına karşı da (Çalkalama ve Gargara) başarıyla kullanılabilir veya bitki çayına batırılan pamuk hasta bölgelere uygulanır. Ayrıca dıştan kullanımda da, gargara ve çalkalamaların yanısıra yara kompresi olarak da kullanılabilir. Sinirli ve yorgun olan kişiler ve dölyatağı (rahim) hastalığı çeken kadınlar arada sırada adaçayı oturma banyoları almalıdırlar. Zayıf ve güçsüz çocuklara balla tatlandırılarak içirilir. Bu çay, tahriş kaynaklı öksürüklerde de başarılıdır. Şifalı bitki olarak kullanılmasının yanı sıra, adaçayının çok değerli bir baharat olduğunu ve böylece mutfaklara girdiğini de unutmamak gerekir.

UYARILAR:

Adaçayının aşırı kullanımında kan basıncı (tansiyon) yükselebilir. Dölyatağı (Rahim) kaslarını uyardığı için, gebelik sürecinde kullanılmaz. Annelerin süt üretimini durdurur. Önerilen dozajlara uyulduğunda, bilinen başka bir yan etkisi yoktur.

Kullanım Biçimleri:

Çay hazırlamak: Yarım veya bir tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış kuru yaprak, bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır ve üstü kapalı olarak 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak içilir. Taze bitki kullanılması durumunda 4-5 dakika demleme süresi yeterlidir.

Çalkalama/Gargara: 2-3 tatlı kaşığı kurutlmuş ve ince kıyılmış yaprak, 2 bardak soğuk suya eklenir ve ateşe konur. kaynamaya başlayınca ocaktan indirilir ve üstü kapalı olarak 15 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde pek çok kere 5-10 dakika süreli gargaralar yapılır.

Tentür Kullanımı: Günde 3 kere, 15-20 damla kadar D2 inceltisindeki tentür, yarım kahve fincanı suya eklenerek alınır. Çay olarak kullanılabildiği her yerde tentür de kullanılabilir.

Karışımlar: Gargaralarda ve çalkalamalarda kekikle, sindirim sorunlarında ise Mayıs papatyası ile eşit oranda karıştırılır.

Adaçayı Sirkesi: Geniş ağızlı bir şişe, çayır adaçayı çiçeği ile doldurulur, çiçeklerin üstüne çıkacak kadar doğal üzüm sirkesi eklenir ve şişe 14 gün güneşte veya sıcak bir ortamda, arada bir çalkalanarak bekletilir ve süzülür.

Oturma banyosu: İki avuç dolusu yaprak soğuk suda gece boyunca bekletilir. Ertesi gün kaynama derecesine kadar ısıtılır, 5-6 dakika demlendikten sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kucukkadinlarfan.all-up.com
Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
Neslihan


Mesaj Sayısı : 163
Yaş : 27
Nerden : Neslimle maçtan =]
Kayıt tarihi : 16/08/08

$ifalı Bitkiler Empty
MesajKonu: Geri: $ifalı Bitkiler   $ifalı Bitkiler Icon_minitimeC.tesi Ağus. 16, 2008 10:39 pm


Ginseng


GinsengGinseng’in botanik ismi olan "Panax", Yunanca "tam iyileşme” anlamına gelen “panacea” kelimesinden türetilmiştir. Ginseng’in tüm şifalı bitkiler içerisinde en etkili adaptogen (strese karşı direnci artıran bir ajan) olduğu düşünülür. Ginseng, fiziksel aktiviteleri ve vücut direncini artıran bir bitkidir ve fiziksel ve mental (zihinsel) dayanıklılığı artırır. Ginseng’in uzun bir süreden beri, özellikle erkeklerin üretkenliğini, erkeklik hormonu (testesteron) ve sperm miktarını, cinsel gücünü ve dolaşım sistemlerini (özellikle prostat büyümesine karşı) olumlu bir şekilde etkilediği de bilinmektedir. Ayrıca o, erkeklerde aşırı stres ve yorgunluktan kaynaklanan performans düşüklüğünü de giderebilmektedir. Ginseng’in kadınlar üzerindeki beynin hafıza (bellek) merkezlerini uyarıcı etkisinin bulunması ise yenidir. M.S 1. yüzyıla ait bir Çin metnine göre; Ginseng, zihni güçlendirici, irfan ve bilgeliği artırıcı bir şifalı bitki olarak tanımlanmakta ve düzenli kullanımının yaşam süresini artıracağı belirtilmektedir. Kore Ginseng (Panax Ginseng) ise Uzakdoğu ülkelerinde 2000 yıldan fazla bir süredir kullanılmakta olan geleneksel şifalı bitkiler içerisinde en yaygın olanıdır. Ayrıca Uzakdoğu insanları arasında gizemli bir bitki olarak büyük bir ün ve şöhrete sahiptir. Çoğu insan Ginseng’in kuvvet verici bir tonik ve çeşitli hastalıklara karşı bir koruyucu olduğuna inanmaktadır.

Ginseng KöküÇin kaynakları; Panax Ginseng’in kalp, akciğer, sindirim sistemi organları, karaciğer ve böbrekler üzerinde oldukça etkili bir tonik etkisine sahip olduğunu yazmaktadır.O aynı zamanda ruhsal düzeni sağlayıcı, korkuları giderici, gözlere parlaklık ve canlılık verici, zihni açıcı, anlayış yeteneğini, vücut enerjisini ve yaşam süresini artırıcı bir şifalı bitki olarak da belirtilmektedir. Günümüzde, Kore Ginseng sadece Uzakdoğu ülkelerinde kullanılmamakta, aynı zamanda tüm dünyada yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Panax Ginseng, diğer ginsenglerden özellikle farklıdır; üretimi 6 yıl sürmekte ve diğer ginsengler 8-9 çeşit faydalı madde içerirken, Panax Ginseng (Kore Ginseng) 22 çeşit faydalı madde (ginsenosides) içermektedir. Aynı zamanda Kore Ginseng, yaşlanma etkilerini geciktirici anti-oksidant maddeler ve diğer herhangi bir ginseng türünde bulunmayan insülin benzeri maddeler de içermektedir. Son yirmi yılda bilimadamlarınca Kore Ginseng’in insan vücudu üzerindeki etkileriyle ilgili araştırmalar, onun vücut üzerinde bir kaç değişik şekilde etki yaptığını bilimsel olarak ortaya koymuştur. Yapılan bu araştırmalara göre;

a) Kore Ginseng’ in Karaciğer Üzerindeki Etkileri:

Kore Ginseng (Panax Ginseng); karaciğeri, alkol tüketiminin, toksik (zehirli) maddelerin ve çeşitli hastalıkların etkisinden korumaktadır. Deney ve araştırmalar; Kore Ginseng’in vücudun protein, nükleik asit sentezi, karbonhidrat ve yağ metabolizmasını uyardığını göstermiştir. O aynı zamanda vücut tarafından üretilen veya dışardan alınan toksik maddelerin yanmasını ve onların vücuttan atılmasını da hızlandırmaktadır. Bu yüzden Kore Ginseng, karaciğer sağlığını toksik maddeleri hızla dışarıya atarak korumakta ve karaciğer hücrelerinin yenilenmesini kolaylaştırmaktdır.

b) Kore Ginseng’ in Stres Üzerindeki Etkileri:

Araştırmalar, Kore Ginseng’in stresi azaltıcı ve hatta yok edici etkileri olduğunu ortaya koymuştur. O, fiziksel stresi (radyasyon, soğuk ve sıcaktan kaynaklanan), kimyasal stresi (bazı kimyasal maddelerin ve alkol alımından kaynaklanan) ve biyolojik stresi (virüs veya bakterilerden kaynaklanan) gidermektedir. O, zihni güçlendirmekte, radyasyon veya radyasyon (ışın) tedavisinin yol açtığı hücre tahribatını azaltabilmektedir. Bu yüzden radyasyon (ışın) tedavisi gören hastalar için de oldukça faydalıdır.

c) Kore Ginseng’ in Diğer Etkileri:

Stres, depresyon veya diğer sert ve olumsuz koşullar altındaki vücut metabolizmasını koruyan bir tonik etkiye sahiptir. Şeker hastalığının iyileşmesine yardımcı olabilir ve kandaki şeker, lipit ve kolesterol seviyesini düşürür. Tümör hücrelerinin çoğalmasını yavaşlatabilir ve hatta engelleyebilir. Anemiye (kansızlık) karşı iyi gelir ve özellikle kanser hastalarında görülen kandaki bazı eksiklikleri giderebilir. Bağışıklık sistemini güçlendirir ve kalp-damar sistemi üzerinde olumlu etkisi vardır.

Kullanım Önerisi: Kore Ginseng (Panax Ginseng) kapsüllerinden günde 3 defa 1 kapsül alınabilir. Bilinen herhangi bir yan etkisi yoktur.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Ceviz Yaprağı

Ceviz Ağacı (Junglans Regia), daha yapraklanmadan, Mayıs' ta çiçeklenir. Taze yaprakları Haziran' da, kolayca delinebilecek durumdaki meyveleri Haziran ortasında ve olgunları ise Eylül'de toplanır. 25-30 m kadar yüksekliğe ulaşabilen, kışın yaprak döken gösterişli bir ağaçtır. Yapraklar tek tüysü, yaprakçıklar tam kenarlı ve kuvvetli kokuludur. Drog elde etmek için yapraklar Haziran ve Temmuz aylarında toplanır, havadar ve gölgeli bir yere serilerek kurutulur ve ince kıyılarak hava almayan kaplarda saklanır. Ceviz ağacı, Kuzey doğu ve doğu Anadolu' da yabani olarak yetiştiği gibi, bahçelerde de yetiştirilmektedir. Yaprakları tanen, eterli uçucu yağ, juglan (mantar hastalıklarına karşı etkili), C vitamini ve flavonlar içermektedir.

Ceviz Yaprak ve meyvesi - Büyütmek için TIKLAYINIZCeviz yaprağının kan durdurucu-sıkıştırıcı (astringent), kuvvetlendirici (tonik) ve bağırsak kurtlarını veya solucanlarını düşürücü (antihelmintik) etkisi vardır. Yaprak çayı, sindirim bozukluklarında, kabızlıkta, iştahsızlıklarda ve kan temizliğinde etkilidir. İştah açıcı, kan şekerini düşürücü ve kuvvet verici etkileri vardır. Deri hastalıklarında antiseptik olarak haricen kullanılır. Ceviz yaprağı kaynatılarak, tüm sıraca (scrofula), frengi (sifilis), egzema (mayasıl), herpes (uçuk) ve raşitik hastalıklarda, kemik çürümesinde, kemik deformasyonunda ve ayrıca, iltihaplı el ve ayak tırnaklarında kullanılabilen çok etkili bir banyo katkısı elde edilir. Favus ve uyuz hastalıklarında, hasta bölgeler, taze ceviz yaprağının kaynama suyu ile yıkandığında, kısa sürede düzelme görülecektir. Bu suyla yapılan banyolar, yıkamalar, ergenlik sivilcesine, iltihaplı egzemalara, ayak terine ve kadınların akıntılarına iyi gelir. Ağız boşluğu iltihabı, dişeti, boğaz ve gırtlak hastalıklarında gargara yapılmalıdır.

Ceviz yaprağının kaynama suyu banyo suyuna eklendiğinde, donuk kabarcıkları iyileşir. Ceviz yaprağı kaynama suyu, hızlı saç dökülmelerinde de kafa derisine friksiyon (ovarak sürme) yapmakla kullanılır. Bu sıvı ayrıca, kafa bitine karşı da çok etklidir.

Haziran ortasında toplanan cevizlerden, mide, karaciğer ve kanı temizleyen, mide yorgunluğunu ve bağırsak çürüklüğünü gideren çok etkili bir ceviz tentürü elde edilir. Bu tentür, ayrıca kan koyuluğuna karşı da çok yararlıdır.

UYARILAR: İçerdiği tanen maddesi duyarlı kişilerde bazen mide bulantısı veya kusmaya yol açabilir. Bunun dışında, ceviz yaprağının bilinen bir yan etkisi yoktur. (Referans3)



Kullanım Biçimleri:

Çay hazırlamak:

1) Yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış yaprak, orta boy 1 su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 4-5 dakika demlendirilir ve süzülür. Gün boyunca 1 veya 2 bardak yudumlanarak içilir. (Referans1)

2) Yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış yaprak, orta boy 1 su bardağı dolusu soğuk suya eklenir, kaynama derecesine kadar ısıtılır ve 2-3 dakika boyunca hafif ısıda kaynatılır. Süzülen çay kullanıma hazırdır. Günde 2-3 bardak içilir. (Referans3)

Banyo ve Yıkama Katkısı: Tam banyolar için, iki büyük avuç ince kıyılmış yaprak, akşamdan 2-3 lt suya eklenir. Sabahleyin hafif ateşte 4-5 dakika kaynadıktan sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir. Gerektiğinde, bitki miktarı bir misli arttırılabilir.

Tentür hazırlamak: Haziran ortasında, 20 kadar genç ceviz dörde bölünerek bir cam kavanoza koyulur ve üstüne 1 lt kanyak eklenir. Kanyak, cevizlerin üstüne çıkmalıdır. Ağzı iyice kapanan kavanoz 14 gün boyunca güneşte veya sıcak bir ortamda, arada bir çalkalanarak bekletilir. Sonra süzülerek koyu renkli şişelere doldurulur. Gereğine göre, 15-20 damla alınır.
---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Ekşi yonca

Eksi Yonca (Oxalis Acetosella) ormanların tabanlarını, açık yesil yapraklarEksi Yoncaı ve incecik beyaz çiçekleri ile bir halı gibi kaplar. Gözleri sevindiren bir görüntüdür bu. Eksi yonca kurutulmaz, yalnızca tazeyken kullanılır. Mide yanmasına, hafif karaciger ve sindirim bozukluklarına iyi gelir. Bu rahatsızlıklara karsı kullanıldıgında , soguk olarak , günde 2 bardak bitki çayı içilir . Sarılık , böbrek iltihabı , egzemalar ve bagırsak kurtlarında bu miktar çay sıcak içilir .

Taze bitkinin özsuyu , baslangıç Eksi Yonca - Büyütmek için TIKLAYINIZdurumundaki mide kanseri , habis dahili ve harici çıbanlara önerilir . Taze özsu , meyve sıkacagı kullanılarak elde edilebilir . Her saat bası 3-5 damla , suyla veya bitki çayı ile inceltilerek içilir . Habis harici çıbanlara , bitki özsuyu dogrudan sürülür . Parkinson hastalıgında özsu , her saat basında 3-5 damla , civanperçemi çayına karıstırılarak alınır ve dıstan da belkemigine sürülür .



Kullanım Biçimleri :

Çay hazırlamak: Yarım veya bir tatlı kasıgı ince kıyılmıs yaprak , yarım lt kaynar suda haslanır ve demlenmesi için 4-5 dakika demlenir . Yukarıda tarif edildigi gibi içilir .

Bitki Özsuyu Iyice yıkanan taze yapraklar , nemli haldeyken mikserde sıkılır .
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kucukkadinlarfan.all-up.com
Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
Neslihan


Mesaj Sayısı : 163
Yaş : 27
Nerden : Neslimle maçtan =]
Kayıt tarihi : 16/08/08

$ifalı Bitkiler Empty
MesajKonu: Geri: $ifalı Bitkiler   $ifalı Bitkiler Icon_minitimeC.tesi Ağus. 16, 2008 10:44 pm

Koyun otu

Koyunotu (Agrimonia Eupatoria), yöresel olarak kızılyaprak, kasıkotu, fıtıkotu, kuzu pıtrağı ve eğer otu olarak da bilinir. Güneşli kuru yerlerde, yol ve orman kıyılarında, çimenliklerde, tepelerde ve bayırlarda, ormanların açıklık bölgelerinde ve harabeliklerde yetişir. Küçük sarı çiçekleri, sığırkuyruğu bitkisinde de olduğu gibi, uzun bir salkımı andırır. Bitkinin tümü yumuşak tüylerle kaplıdır. Iri yaprakları 10 cm kadar uzun ve kenarları dişlidir. Arslanpençesi ailesinden olan bitkinin boyu 80 cm kadar uzar. Çiçeklenen bitki, Haziran' dan Ağustos' a kadar toplanır. Pek çok bitkide olduğu gibi, onun öyküsü de çok eskilere dayanır. Onu eski Mısırlılar bile tanıyorlardı. Bitki, boğaz, ağız boşluğu ve yutak iltihaplarına karşı büyük bir iyileştirme gücüne sahiptir. Onu, anjin ve boğaz hastalıklarında, faranjit, aft ve ağız boşluğu mukoza iltihaplarında da düşünmek gerekir. Meslek gereği olarak çok zorunda olan kişiler, bir önlem olarak, her gün koyunotu bitki çayı ile gargara yapmalıdırlar. Bitkinin yaprakları, kansızlıkta ve yaralanmalarda büyük başarı ile kullanılır. Ayrıca, romatizma, lumbago, sindirim zorlukları, karaciğer sertleşmesi (siroz) ve tıkanıklıkları ve dalak hastalıklarında da etkilidir. Günde 2 bardak bitki çayı yeterlidir.

Koyun Otu - Büyütmek için TIKLAYINIZHerkes, yılda 1 veya 2 kere, koyunotu banyo katkısıyla banyo yapması önerilir. Koyunotu, daraltıcı, toplayıcı ve öteki önemli özellikleri nedeniyle, en başta gelen şifalı bitkilerimizdendir. Dr. Schirbaum şöyle diyor: "Günde 3 bardak çay bir süre içildiğinde, kalp, mide, bağırsak ve akciğer büyümesini iyileştirir. Ayrıca, böbrek ve mesane rahatsızlıklarını giderir." (Referans1: M.Treben). Varis ve baldır çıbanlarında, koyunotu merhemi özellikle önerilir. Hazırlanan merhem günde 3 kez varis ve baldır çıbanlarının üstüne sürülür. Karaciğer rahatsızlıklarında, 100 gr koyunotu, 100 gr yoğurtotu ve 100 gr hindiba karışımı ile elde edilen çay harmanı kullanılır. Sabah aç karnına 1 bardak ve gün boyunca 2 bardak içilmelidir.



Kullanım Biçimleri:

Çay hazırlamak: Yarım veya bir tatlı kaşığı ince kıyılmış bitki , akşamdan orta boy 1 su bardağı kaynar suyla haşlanır, 5 dakika beklendikten sonra süzülür . Yukarıda belirtilen miktarda içilir.

Banyo Katkısı: 200 gr ince kıyılmış bitki bir tam banyo için kullanılır.

Karaciğer Çay Harmanı: 100 'er gr Koyunotu, yoğurtotu ve hindiba eşit oranda karıştırılır. Yarım tatlı kaşığı karışım, orta boy 1 su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 5-6 dakika demlendikten sonra süzülür. Yukarıda belirtilen şekil ve miktarda içilir.

Koyunotu Merhemi: Iki avuç dolusu ince kıyılmış yaprak, çiçek ve sap iyice kızdırılan 250 gr içyağı veya bitkisel margarinde 1 dakika kadra karıştırılarak bekletilir, sonra kapağı kapatılarak serin bir yere alınır. Ertesi gün tekrar ısıtılır, bir tülbentten geçirilerek süzülür, cam veya porselen merhem kaplarına aktarılır. Buzdolabında saklanmalıdır.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

At Kuyruğu


Atkuyruğu (Equisetum arvense), kırkilitotu, zemberekotu, çamotu, kırkboğum, tilkikuyrığu ve katırkuyruğu olarak da tanınır. İlkbahar başlangıcında, derinlere kök salmış olan köksaptan, önce spor taşıyıcı kahverengi başak sapları çıkar. Düzgün yapılı küçük çam ağaçlarını andıran 40-50cm boyundaki yeşil yaz kuyruğu ise daha sonra çıkar. Çok yıllık, otsu ve çiçeksiz bitkilerdir. Gövdesi silindir biçiminde, dallı veya dalsız, yeşil veya esmer-yeşil renkli, sert ve içi boştur. Yaprakları çok küçük, pul biçiminde ve sivri uçludur. Spor ile çoğalırlar.Spor keseleri verimli gövdelerinin uçlarında başak şeklinde toplanmışlardır. Türkiye'de 7 kadar türü yetişmektedir. Saponin, %60-70 silisilik asit (silica), potasyum tuzları, tanen ve az miktarda alkaloitler (palustrin, nikotin ve diğerleri) içerirler. Atkuyruğu, tarlalarda, dere kıyılarında ve eğimli arazilerde yetişir. Balçıklı toprakta yetişenleri en şifalı olanlarıdır. Yetiştiği yere göre %60-70 silisik asit içerir ve bu oran onun şifalı etkinliğini arttırır. Doğal olarak, yapay gübre kullanılan tarlalardan toplanılmaması gerekir. Dalları en ince olan atkuyruğu cinsi genellikle ormanlarda ve orman kıyılarında yetişir. Bu cins de şifalıdır. Bataklık, karasuluk yerlerde ve dağlık meralarda (Equisetum hiemale) ise yalnızca dıştan, banyo katkısı (oturma banyosu) olarak kullanılmalıdır! Genç sürgünleri yiyen hayvanlarda, kan işemesi ile belirlenen zehirlenmeler görülür. Özellikle sığır ve atlar bu bitkiye karşı duyarlıdır. Kurutma ile zehirlilik etkisi azalmaz. İnsanlarda da aynı şekilde zehirlenme belirtileri görülmektedir. Bu nedenle dikkatle kullanılması ve belirtilen miktarların üzerinde kullanılmaması gereken bir drogdur. Çayı yapılacak bitkilerin, tarlalardan, orman kıyılarından ve dere Çay için toplanacak bitkiler (Equisetum arvense), 25-60 cm yükseklikte ve sapı 3-6 mm civarında olan türlerdir. Mayıs-Haziran döneminde, henüz canlı yeşil rengini korurken, sapın toprağa yakın bölümünden kesilir ve demetler halinde gölge ve havadar bir yere asılarak kurumaya bırakılır. İğne yapraklar gövdeden kolayca ayrıldığında kuruma tamamlanmış olur. Yapraklar ovuşturularak saptan ayrılır vebir örgüye serilerek 1-2 gün boyunca tam olarak kurumaya bırakılır. Sonra ince kıyılır ve hava almayan kaplarda saklanır.

Bu bitki, özellikle mesane ve böbrek hastalıklarında sağladığı başarılar sayesinde eski çağlardan beri tanınmaktaydı. Atkuyruğu, mesane ve böbrek rahatsızlıklarında, taş ve kum rahatsızlıklarında, benzeri bulunamaz ve yeri doldurulamaz bir şifalı bitkidir. Böbrek kumu, böbrek ve mesane taşlarında, sıcak atkuyruğu tam banyoları alınır ve aynı zamanda da atkuyruğu çayı içilir ve basınçlı bir biçimde boşaltabilmek için, idrar elden geldiğince tutulur. Taş, bu durumda genellikle düşürülür. Atkuyruğu oturma banyoları, dıştan yaptığı etki ile böbreklerin kan dolaşımını yoğunlaştırarak, onların gözler üstündeki basınçların azalmasını ve böylece görme bozukluklarının giderek düzelmesini sağlar. Kaşıntılı egzamalarda, kabuklu, iltihaplı, kılları dökülmüş olsa bile, atkuyruğu kaynama suyu ile yapılan banyolar veya kompresler büyük yardım sağlar. Kaynama suyu ile yapılan yıkamalar ve banyolar, dolamalara, bacaktaki açık yaralara, işleyen eski yaralara, çıbanlara, fistüllere, kıl dibi iltihaplarına karşı başarılıdır. Dinmeyen burun kanamalarında, bitki kaynama suyu soğutulduktan sonra, kompres biçiminde buruna uygulanır. Atkuyruğu çıban otu ile eşit karıştırılarak kullanıldığında, kan temizleyici özelliği sayesinde, atardamar sertliğine ve unutkbaşarılı olacaktır. Kepekli saçlar, atkuyruğu kaynama suyu ile her gün yıkanır ve saç diplerine zeytinyağı ile friksiyon (ovarak sürme) yapılır. Kepekler kısa sürede yok olacaktır. Binbirdelikotu ile eşit oranda karıştırılarak demlenen atkuyruğu çayı günde 1-2 bardak içilip, akşamları da kuru yemek yendiğinde, yatağa işeme olayı önlenebilir.Bu çay aynı zamanda, bademcik iltihabı, ağız boşluğu ve dişeti kanamalarında ve iltihaplarında, fistüllerde ve polüplerde gargara biçiminde kullanılır. Kadınların beyaz akıntılarında, atkuyruğu oturma banyoları alınmalıdır.

Bakınız -----> Atkuyruğu Otu Ekstresi (Silica Complex)

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak : Yarım veya bir tatlı kaşığı kurutulmuş ve ince kıyılmış bitki (ince saplı olan 3-6 mm, 25-60 cm yükseklik), orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, üstü kapalı olarak 15-20 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-4 bardak aç karnına veya öğün aralarında soğutulmadan içilir.

Oturma banyoları: Daha önce de belirtmiş olduğumuz gibi, en iyisi, bataklık ve karasuluk yerlerde yetişen kalın saplı ve uzun boylu bitkinin (1-2 m) kullanılmasıdır. Bir banyo için, beş litrelik bir kova dolusu bitki gerekmektedir . Oturma banyolarında, böbrekler suyun içinde kalmalıdır. Banyo süresi 20 dakikadır. Banyodan sonra kurulanılmaz ve bir bornoza sarınarak bir saat kadar yatakta terlendikten sonra kurulanılarak, kuru iç çamaşırı giyilir. Oturma banyosu suyu, sonradan ısıtılarak, iki kere daha kullanılabilir. 4-5 litrelik bir kova dolusu taze bitki veya 100g kurutulmuş bitki, akşamdan 3-4 litre suya yatırılır. Ertesi gün kaynama derecisine kadar ısıtılır ve süzüldükten sonra küvet içindeki banyo suyuna eklenir. Banyo süresi 20 dakikadır! Banyo suyu böbreklerin üstüne çıkmalıdır. Banyodan sonra kurulanılmamalı ve bir bornoza sarınarak yatakta dinlenilmelidir.

Bitki Buğu Kompresi : İki avuç dolusu ince kıyılmış bitki bir süzgece koyularak, içinde su kaynamakta olan bir kabın üstüne yerleştirilir ve üstü kapatılır. Kompresin soğumamasına özen göstermek gerekir! Birkaç saat veya gece boyunca etkilememeye bırakılır..

Lapa kompresi: Taze bitki iyice yıkanır ve bir tahta tablanın üstünde lapa haline gelene kadar ezilir.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Bindirdelik otu (Sarı kantaron)


Binbirdelik Otu (Hypericum perforatum L.) tarla, yol ve orman kıyılarında, tepelerde ve çayırlarda Temmuz’dan Eylül’e kadar çiçeklenen ve ülkemizde, sarı kantaron, kanotu, kılıçotu, mayasılotu ve yaraotu gibi yöresel adlara da sahip olan şifalı bir bitkidir. Bitki 25-60 cm boyunda olup, çok dallıdır ve sapları ayrı olduğu halde bir şemsiye biçimindeki çiçekleri 5 parçalı, korolla altın sarısı renkli ve kenarları siyah renkli guddeli tüyler ile çevrilidir . Erkek organları çok adette ve 3 demet halinde bir araya toplanmıştır. Yapraklar ışığa karşı tutulduğunda, yağ guddeleri, parlak noktacıklar halinde kolaylıkla görülür. Bitkiye binbirdelik otu denmesi bu özellikten ileri gelmektedir. Yanılmamak için, tam olarak açmış bir çiçeği parmaklarınızın arasında ezdiğinizde, ondan kırmızı bir su aktığını göreceksiniz. Tanen (tannin), uçucu yağlar (carophyllene, pinene, limonene, myrcene), flavon türevleri (flavonoids; quercitrin, quercitin, rutin), hipericin (hyperic, pseudohypericin), karoten (carotene), Vitamin C ve resin içermektedir. Binbirdelik otunun Türkiye' de 70 kadar türü olup; bu türlerden büyük çiçekli binbirdelikotunu (koyunkıran, kuzukıran),(Hypericum calycinum L.) yiyen hayvanlar (Koyun, sığır,at) dan yalnız beyaz tüylü olanlarda bazen ölümle sonuçlanan, deri hastalıkları meydana gelir. Siyah tüylü hayvanlarda bu tip bir duyarlılık meydana gelmemektedir. Avrupa ve Anadolu ‘da yaygın bir bitki olup; Hristiyan inancında kutsal bir yeri vardır. Avusturya’da İsa’nın haç kanı, , Tanrı kayrası otu ve peygamber kanı gibi isimlerle anılmaktadır.

Binbirdelik Otu - Büyültmek için TIKLAYINIZBinbirdelikotu çayı ; sinir yaralanmalarında ve her türlü sinirsel şikayetlerde, çarpma sonucu yaralanmalarda ve ağır kaldırma sonucu ortaya çıkan rahatsızlıklarda kullanılabilir. Ayrıca o, ishale karşı da etkili bir bitkidir. Sinirsel yüz ağrıları , günde 2-3 bardak binbirdelikotu çayı içip, dıştan da (haricen) ağrılı bölgeler uzunca bir süre binbirdelikotu yağı ile ovalanarak iyileştirilebilir. Bitkinin ayrıca, sinir iyileştirici olarak adlandırılan ve sinirsel rahatsızlıklarda, nevrozlarda, uykusuzlukta ve sinir yorgunluklarında başarıyla kullanılan bir de tentürü (Binbirdelikotu Tentürü) hazırlanabilir. Bu tentür dıstan (haricen) friksiyon (ovarak sürme) biçiminde, içten (dahilen) ise, günde 10-15 damla, 1 yemek kaşığı suya karıştırılarak kullanılır. Konuşma bozukluklarında, rahatsız uykularda, histeri krizlerinde, uyurgezerlikte olduğu kadar, yatağa işeme ve depresyonlarda da başarıyla kullanılabilir. Tüm bu hastalıklarda içten binbirdelikotu çayını kullanırken, bir yandan da oturma çok olumlu sonuçlar verdiği söylenebilir. Haftanın 6 günü, arka arkaya ayak banyoları alınması da tavsiye edilmektedir. Sinir sistemi ile ilgili tüm rahatsızlıklarda bu kür önemlidir.

Gelişme çağındaki genç kızların, bir süre (Birkaç ay) günde 2 bardak binbirdelikotu çayı içmeleri tavsiye edilir. Bu çay, cinsel organların gelişmesine yardımcı olacak ve adet görme düzensizliklerine son verecektir. Çok ünlü olan Binbirdelikotu (Kantaron) Yağı’da hiç bir evde eksik olmamalıdır. Gerçekten de binbirdelikotu yağı ; ağrı kesici, iltihap önleyici ve iyileştirici özellikleriyle, en iyi yara yağıdır. Bu yağı herkes kolayca hazırlayabilir. İyılestirme gücünü en az 2 yıl korur ve yalnızca açık yaralarda, yeni yaralanmalarda, hematomlarda (Deride mavi-mor lekeler), beze şişkinliklerinde, güneş yanıklarında ve pürüzlü yüz ciltlerinde bakım toniği olarak kullanılmakla kalmayıp, uçuklar (herpes), varisli damarlar, basurlar (hemorrhoids), sırt ağrıları, lumbago, siyatik, mafsal (eklem) iltihabı, romatizma ve felçli-inmeli (paralysis) bölgelerde de etkili bir friksiyon (Ovarak sürme) yağı olarak kullanılabilir. Yanıklarda ve haşlanmalarda etkili bir yağa sahip olabilmek için bitkinin çiçekleri keten tohumu yağına yatırılır. Bu yağ, güneş yanıklarında da kullanılabilir. Karınlarına zeytinyağı ile hazırlanmış binbirdelikotu (Kantaron) yağı sürüldüğünde karın ağrısı çeken bebeklerin ağlamaları sona erebilir.

Bakınız-----> Sarı Kantaron Ekstresi (St.John's Wort)

Kullanım Biçimleri :

Çay Hazırlamak : 1 tatlı kaşığı dolusu bitki, orta boy 1 su bardağı kaynamıs suya eklenir ve 3-4 dakika demlendikten sonra süzülür. Yukarıda belirtilen durumlarda günde 2-3 bardak içilir.

Binbirdelikotu (Kantaron) Yağı Hazırlamak : Günesli havada toplanmıs çiçekler, gevsek biçimde bir siseye doldurulur ve üstüne, sızma zeytinyağı eklenir. Zeytinyağı çiçekleri örtmelidir. Mayalanma süresi olan 3-5 gün süresince sisenin kapağı açık tutulur ve arada bir çalkalanarak, günesli bir yerde bekletilir. Daha sonra şişenin kapağı kapatılır ve 4-5 hafta boyunca, arada bir çalkalanarak güneste bekletilir. Süre sonunda süzülür, çiçekler de sıkılır ve koyu renkli şişelere doldurularak saklanır. Yanık yaraları için, zeytinyağı yerine, ketentohumu yağı kullanılır.

Binbirdelikotu (Kantaron) Tentürü Hazırlamak : 1 lt konyağın içine, güneste toplanmış ve ince kıyılmıs 2 avuç bitki (sap, yaprak ve çiçek ) eklenir. Sise 14 gün boyunca güneşte bekletilir ve arada bir çalkalanır. Süre sonunda süzülür ve koyu renkli şişelere aktarılarak, serin bir ortamda saklanır.

Sarı Kantaron Ekstresi: (Hypericum perforatum L.) Özellikle Avrupa ve Amerika'da çay yerine, bitkinin çiçek, yaprak ve saplarından elde edilen ve kapsül şeklinde satılan ekstresi de kullanılmaktadır. Kronik yorgunluk sendromunda, menopoz dönemindeki sıkıntı, stres ve gerginliklerin giderilmesinde faydalıdır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kucukkadinlarfan.all-up.com
Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
Neslihan


Mesaj Sayısı : 163
Yaş : 27
Nerden : Neslimle maçtan =]
Kayıt tarihi : 16/08/08

$ifalı Bitkiler Empty
MesajKonu: Geri: $ifalı Bitkiler   $ifalı Bitkiler Icon_minitimeC.tesi Ağus. 16, 2008 10:47 pm

Öksürük otu

Öksürük Otu (Tussilago farfara), yöresel olarak, farfaraotu, kavalak , sulandıkotu adlarıyla da anılır. Çayırlarımız ve bayırlarımızda daha hiçbir bahar yeşili görünmeden, ilkbahar başlangıcında öksürükotu, tüm bitkilerden önce, sarı çiçeklerini açmaya başlar. Çiçek durumları yapraklardan önce (Mart-Nisan) meydana gelir. 8-15 cm çapında, kalp biçiminde ve uzun saplı yaprakları vardır. Üst yüz koyu yeşil, alt yüz ise sık ve beyaz renkli tüylerle örtülüdür. Hemen hemen kokusuz ve acı lezzetlidir. Glikozit içermektedir. Nemli yerlerde, çıplak bayırlarda, çakıllı zeminlerde, işlenmemiş tarlalarda, mezbeleliklerde, yapraklardan önce çıkmış çiçekler öbek öbek görülür. Arılar ve böcekler ilk gıdalarını onlardan alırlar. Bitki yalnızca balçıklı ve killi topraklarda yetişir. Onun, killi ve balçıklı toprakların bir belirtisi olduğu rahatça söylenebilir. Bitkinin, kış stoku için toplayacağımız organı çiçekleridir.

Balgam söktürücü ve dağıtıcı özellikleri ile, bronşit, gırtlak ve ağız boşluğu nezlesi, bronşiyal astım ve hatta başlangıç dönemindeki akciğer tüberkülozunda büyük bir başarıyla kullanılabilir. Uzun süreli öksürüklerde, ve ıztırap verici ses kısıklıklarında, gün boyunca sık sık, balla tatlandırılmış öksürükotu çayı içilebilir. Daha sonraları, Mayıs'ta, üstleri yeşil ve altları gümüş rengindeki keçeli yaprakları çıkmaya başladığında, C vitamini içerdikleri için, onlar çorbalarda, maydanoz yerine ve ilkbahar salatalarında kullanılabilir. Daha sonra, yapraklar çiçeklerden daha çok etkili madde içermeye başladığında, ayrıca da çiçek-yaprak harmanı yapmak için onlar toplanabilir. Öksürükotu çiçek veya yaprak buğusu, krizli ve boğucu soluk alma zorlukları ile birlikte görülen kronik bronşitlerde gün boyunca pek çok kere solunabilir. Çok kısa sürede büyük rahatlama görülecektir. Ş sık sık, bitkinin kaynama suyuyla hazırlanan ayak banyoları yapınız. Astım rahatsızlıklarında, sürekli bronşitlerde ve sigara zararlarında, ilkbaharda bitkinin taze sıkılmış özsuyundan bir tatlı kaşığı, bir tas et suyuna veya sıcak süte karıştırılarak alındığında, önemli yardımlar sağlar.

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak: Dolu bir tatlı kaşığı ince kıyılmış çiçek (sonraları yaprak-çiçek karışımı), orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 4-5 dakika demlendikten sonra süzülür. Yukarıda tarif edilen şekilde içilir.

Lapa kompresi: Taze yapraklar, iyice kaynadıktan sonra merdane ile ezilir ve hasta bölgeye uygulanır. Sıcak kalması için, kompresin üstü iyice örtülmelidir.

Buğu tedavisi : Bir yemek kaşığı dolusu çiçek yaprak haşlanır ve buğusu bir örtünün altında solunur. Gün boyunca yinelenmelidir. Ayak banyoları: Ikı avuç dolusu bitki yaprağı, yeteri kadar suda haşlanır ve demlenmesi için kısaca beklenir. Banyo süresi 20 dakikadır.

Taze bitki özsuyu: Yıkanmış taze yapraklar, ince kıyılarak, nemli durumdayken mikserde sıktırılır.

Öksürük Çayı: Eğer balgam söktürücü bir öksürük çayı hazırlamak istiyorsanız, öksürükotu yapraklarını ve çiçeklerini, sığırkuyruğu çiçekleri, ve dar yapraklı sinirliot yaprakları ile, ince kıyılmış olarak, eşit oranda harmanlayınız. Bu karışımdan 1 tatlı kaşığı dolusu bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır ve 4-5 dakika demlendikten sonra süzülür. Bu çaydan günde 3 bardak, balla tatlandırılarak, sıcak sıcak ve yudumlanarak içilir.
----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Çıban otu


Germenlerin yaşadığı bölgeleri ele geçiren Romalılar, topraklarına çok bağlı bu insanlardan, en çok değer verdikleri şifalı bitkiler olarak, çıbanotunu (Veronica officinalis) tanımışlar. Yavşanotu diye de anılan çıbanotu, kuru toprağı sever. Ormanlarda, ağaçların kesilmiş olduğu yerlerde, çitlerin diplerinde, hendeklerde, yol ve orman kıyılarında yetişir. Toprağın üstünde yatan tüylü ve sürüngen sapındaki, kenarları dişli yaprakları gümüş gibi parlar. Başını yukarı doğru kaldırmış olan çiçek başağındaki çiçekler, açık mavi-menekşe rengidir. Yapraklar, dokunulduğunda, saptan kolayca ayrılırlar. Çiçeklenme zamanı Mayıstan Ağustos’ a kadardır. Üstünde çiçeklerin açmış olduğu, sap bölümü toplanır. En etkili olan bitkiler, orman kıyılarında ve meşe ağaçlarının altında yetişenleridir.

Bu geleneksel bitki, kan temizleyici olarak çok aranır ve taze ısırgan otu yaprakları ile birlikte kullanıldığında, kronik egzamaları iyileştirebilir. Şu konuyu önemle belirtmek isteriz ki, ruhsal sürmenajlardan kaynaklanan sinirlilik hallerinde bitki iyileştirici güçlere sahiptir. Geceleri yatmadan önce içilen bir bardak çay gerçekten rahatlatır. Ünlü şifalı bitki uzmanı Künzle, özellikle, yoğun beyinsel çalışma yapmak zorunda olanlara, uykudan önce bu yatıştırıcı çaydan bir bardak çay içmelerini öneriyor. O, belleğimizi güçlendirecek ve baş dönmelerini yok edecektir. Kereviz kökü ile karıştırılarak alındığında, sinir yorgunluklarını ve melankoliyi ortadan kaldırabilir. Mesane kumu, romatizma ve gut ile ilgili organ ağrılarını da, çıbanotu yardımcı olabilir.

Kuru bronşiyal nezlelerde de aynı biçimde yardımcı olabilir. Göğüs hastalıklarına karşı kullanılan çay için yapılan bitki harmanı ise, ciğerotu, öksürükotu yaprakları, dar yapraklı sinirli ot ve çıbanotundan eşit oranda harmanlanarak hazırlanır. Bu çay, bal ile veya haşlama suyunda eritilmiş nöbet şekeri ile tatlandırılabilir. Sarılık, karaciğer ve dalak hastalıkları için de şu çay harmanı önerilebilir. 50g hindiba kökü, 25g hindiba yaprağı, 25g asperül (inci çiçeği), ve 50g çıbanotu. Bu bitkiler ince kıyılarak iyice harman edilir. Gün boyunca 2 bardak, tatlandırılmadan içilir. (Bir bardak suya yarım tatlı kaşığı bitki ). Çiçeklenme zamanında da, kronik deri hastalıklarında ve her şeyden önce egzamada önerilen, taze bitki özsuyu hazırlanabilir. Bu sudan günde yarım tatlı kaşığı alınır. Çıbanotunun, iltihaplı ve zor iyileşen yaraları iyileştirmedeki başarısı, eski bitki kitaplarında da önemle öne çıkarılır. Özellikle baldır kemiği üstündeki inatçı yaralar için de önerilir. Yaralar, önce, bitkinin kaynama suyuyla iyice yıkanıp temizlenir. Daha sonra, gece için, taze demlenmiş çaya batırılmış bir kompres yaranın üstüne uygulanır ve yara sıcak kalacak biçimde örtülüdür. Romatizma ve gut hastası olanlar da, kendileri kolayca hazırlayabilecekleri, etkili çıbanotu tentürünü deneyebilirler. (Kullanım biçimlerine bakınız.) Bu tentür dıştan friksiyonlarla (Ovarak sürme), içten ise günde 15 damla, biraz suyla inceltilerek kullanılır. Her yıl, taze toplanmış çıbanotu çayını içmeniz önemlidir. Yalnızca atardamar sertliklerini azaltmakla kalmayıp, sizi daha başka rahatsızlıklardan korur ve kan temizleyici etkisi sayesinde, bedeninize yepyeni bir esneklik kazandırır.

Kullanım Biçimleri :

Çay hazırlamak : Yarım veya bir tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 10 dakika demlendikten sonra süzülür ve günde 2 bardak içilir.

Bitki özsuyu : Çiçek salkımlarının sapları yıkanıp, kurumadan mutfak robotu ile sıkılır. Elde edilen özsu küçük şişelere koyularak buzdolabında saklanır.

Bitki tentürü : İki avuç dolusu, ince kıyılmış çiçekli bitkinin üstüne 1 litre konyak eklenir. Konyak bitkilerin üstüne çıkmalıdır. Tentür şişesi, arada bir çalkalanarak, 14 gün boyunca güneşte veya sıcak bir ortamda bekletilir ve süre sonunda süzülerek, koyu renkli şişelere aktarılır. Serin bir ortamda saklanmalıdır.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Çobançantası


Çobançantası (Capsella bursa-pastoris L.), yol kenarlarında, çayırlarda, tarlalarda, hendeklerde, bayırlarda ve sebze bahçelerinde yetişen bu çok değerli bitki, rahatsız edici yabani bir ot olarak bilinir. Medik, kuşkuşotu ve Çıngıldaklı Ot olarak da anılır.Bir yere biraz toprak yığılmaya görsün (özellikle inşaatlarda ), hemen hemen o gece çobançantası orada boy gösteriverir. Düzensiz dişli yapraklar, Kara Hindiba da olduğu gibi, açılmış bir gülü andırırlar. Bitkinin boyu 40cm kadar uzayabilir. Çiçeklenme zamanı, Marttan Kasıma kadardır. Küçücük kirli beyaz çiçekleri önce bir üzüm salkımı biçimindeyken, daha sonra uzun bir meyve salkımına dönüşür. İncecik saplarının ucunda, dokunulduğunda deri hissini veren, küçük kalp biçiminde meyveler yetişir. Tavuklar, bu kalp biçimindeki çantacıklara karşı özel bir sevgi besler. Kar erimeye başlayıp, don olayı sona erdiğinde, çobançantası yine taze ve yemyeşil olarak ortaya çıkar. Flavonlar, potasyum, kanamayı durdurucu bir peptid ve saponinler içerir.

Çobançantasi - Büyütmek için TIKLAYINIZÇobançantası çayı, şiddetli adet kanamalarında, alışılmış tarihten 8-10 gün önceden başlayarak, günde 2 bardak bitki çayı içilir. Bu çay, ergenlik çağındaki adet kanamalarını düzenlemek için de kullanılır. Menopoz dönemindeki her kadın, 4 hafta boyunca günde 2 bardak içmeli, 3 hafta ara verdikten sonra devre devre yinelemelidir. Bebek emziren genç anneler, memeleri şiştiğinde bir süzgecin içinde buğuda pişirdikleri bitkiyi iki bez arasına yerleştirerek, kompres biçiminde uygulayabilirler. Çobançantası ve atkuyruğu eşit karışımından hazırlanan ve günde 2 bardak içilen çay da, böbrek kanamalarında özellikle önerilir. Ama çobançantası (Ökseotu gibi), kan dolaşımını da düzenleyen bir bitkidir ve alçak tansiyonda olduğu kadar yüksek tansiyonda da önerilir. Ökseotu çayı gece boyunca soğuk suda bekletilerek demlendiği halde, çobançantası çayı haşlanarak demlenir. Tansiyon normale dönene kadar, günde 2 bardak çay içilebilir. Çobançantası yine öksürükotu gibi, Dölyatağı (Rahim) kanamalarında da etkili bir iyileştirme gücüne sahiptir. Bu tür hastalıklarda da çay, rahatsızlık sona erdiğinde bırakılmalıdır.

Bu çok değerli bitki, yüzeysel kas yapısı hastalıklarının ve iç organ kasları gevşekliğinin tedavisinde çok önemli bir yardımcıdır. Eğer organ ve kas erimelerinde hiçbir çare bulunamıyorsa, bu bitki kullanılabilir. Aşağıda tarif edildiği şekilde hazırlanan çobançantası tentürü ile hasta organ günde birkaç kere ovulur ve içten de, günde 4 bardak çobançantası çayı içilir.

Kullanım Biçimleri :

Çay hazırlamak: Bir tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu (200gr) kaynar suyla haşlanır (kaynatılmaz), 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Yukarıda özel olarak belirtilen dozlar dışında genel olarak günde 2-3 bardak yeni demlenmiş çay, aç karnına veya öğün aralarında soğutulmadan içilir.

Yarım Banyolar: Ayrıntılı bilgi için TIKLAYINIZ.

Buğu (Buhar) Kompresi: İki avuç dolusu ince kıyılmış taze bitki, içine su kaynayan bir kabın üstündeki süzgece koyulur ve kapağı kapatılır. Buğuda yumuşayan bitkiler bir bezin arasına yerleştirilerek, hasta bölgeye uygulanır.

Çobançantası Tentürü: Bir cam şişeye veya kavanoza 50 gr ince kıyılmış kuru bitki koyulur, üstüne 1,2 litre (6 orta boy su bardağı) kanyak, votka, 35 derecelik etil alkol veya elma sirkesi (%4-6) ilave edilir (Hangisini tercih ediyorsanız). Kavanozda en az 3-4 parmaklık çalkalama alanı kalmalıdır. 14 gün boyunca hergün çalkalanarak güneşte veya sıcak bir ortamda bekletilir. Süre sonunda birkaç defa ince, temiz bir tülbent veya ince bir süzgeç yardımı ile süzülerek, koyu rekli şişelerde saklanır.

UYARILAR:

Çobançantasının bilinen hiçbir yan etkisi yoktur. Gebelik sürecinde kullanılmaması tavsiye edilmektedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kucukkadinlarfan.all-up.com
Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
Neslihan


Mesaj Sayısı : 163
Yaş : 27
Nerden : Neslimle maçtan =]
Kayıt tarihi : 16/08/08

$ifalı Bitkiler Empty
MesajKonu: Geri: $ifalı Bitkiler   $ifalı Bitkiler Icon_minitimeC.tesi Ağus. 16, 2008 10:50 pm

Ayı Sarımsağı

Ayısarımsağı (Allium ursinum), ilkbahar müjdecilerinin en başta gelenlerinden biridir. Orman sarımsağı ve cadısoğanı isimleriyle de bilinir. Her ilkbahar, bize güneş ve sıcak için yeni bir umut getirir. İçimiz yine şenlenir, ilk yeşilliklerle sevinir ve bunların tümünün Yaradan'ın iyiliklerle dolu armağanları olduğunu düşünürüz. Bu yeni ve görkemli yeşillikle birlikte, bizler de, sağlık açısından hiçte küçümsenemeyecek derecede tazelik kazanabileceğimiz, bir doku yaşlanmasını yavaşlatma ve beden temizliği kürüne başlayabiliriz. Ayısarımsakları, inci çiçeğininkini (Mayıs Çiçeği) andıran, neşter biçimindeki cilalanmış gibi parlayan taze yeşil yaprakları, saydam bir beyaz tabaka ile örtülü, uzunca bir soğandan çıkarlar. Üstünde beyaz çiçek yuvarlakları olan açık yeşil ve pürüzsüz sapı 30 cm kadar uzar. Ayısarımsağı, yalnızca bitkisel topraklı, nemli çayırlarda, gölgeli ve nemli dere kıyılarında, çalılıkların altında, yapraklı ağaç ormanlarına yetişir. Bitki daha görülmeden, keskin sarımsak kokusu çevreye yayılır. Bu koku ona yabani sarımsak adını da kazandırmıştır ve gerek inci çiçeğinin yaprakları, gerekse zehirli güzçiğdemi veya acıçiğdem (Otlak Safranı-Colchicum autumnale) ile karıştırılmasını kesinlikle önlemiştir. İlkbaharda, tabanı nemli ormanlıklar ayısarımsağının taze ve yeşil yaprakları ile kaplanır. Nisanda, Mayısta ve bazen daha da erken yeşermeye başlar. Çiçekleri ise, ancak mayıs ortasında veya haziranda görülür.

Bitki, genellikle bildiğimiz sarımsağımızın özelliklerini paylaşır, ancak çok daha güçlüdür. Bu nedenle o, doku yaşlanmasını yavaşlatma kürü için vazgeçilemez bir bitkidir ve kronik deri hastalıklarına karşı da çok başarılıdır. Yapraklar kuruduklarında şifalı güçlerini yitirdiklerini için, taze bitki kullanımına önem verilmelidir. İnce kıyılarak, tereyağlı ekmeğin üstüne serpiştirilip yenebilir. Ayrıca, yine ince kıyılarak, aroma katkısı için çorbalara (kaynatılmadan ), haşlanmış patatesin üstüne ve maydanozla tamamlanan daha başka yemeklere kullanılabilir. Yapraklar, ıspanak veya salata gibi de hazırlanabilir. Fakat, miktar fazla tutulduğunda rahatsız edici bir tat oluşturduğu için, ıspanak gibi pişirilmek istenildiğinde ısırganotu ile karıştırılarak kullanılmalıdır Bitkinin genç yaprakları nisan ve mayısta, yani çiçeklenmeden önce, soğanı ise yaz sonunda veya sonbaharda toplanır. Ayısarımsağı soğanı, aynen sarımsak gibi kullanılabilir. Mideleri duyarlı olan kişiler, yaprakları ve soğanı ince doğrayıp üstüne sıcak süt dökmeli, 1-2 saat beklettikten sonra, bu sıvıyı içmelidirler. Bitkinin iyileştirici gücüne bütün bir yıl boyunca sahip olmak isteyenler ise, bir ayısarımsağı tentürü hazırlayabilirler. Bu tentürden her gün 10-12 damla, biraz suya karıştırılarak alınır. Bu damlalar, kusursuz bir zihin açıklığı kazanılmasına yardım eder, atardamar sertliğine karşı önlem yerine geçer. Ayısarımsağı, sindirim sistemini çok olumlu etkiler. Aşırı ve kronik ishallerde, bunlar gaz ve kolik eşliğinde olsalar bile, oldukça etkili olabilir . Ayrıca, eğer bağırsak krampı veya yorgunluğu nedeniyle oluşmuşsa, kabızlıkta da çok başarılı sonuçlar verebilir. Kurtlar ve hatta bağırsak solucanları, bir süre ayısarımsağı kullandıktan sonra yok olurlar. Bağırsakların çalışma randımanı artınca, yaşlı kişilerde görülen, hareketsizlikten veya bağırsakların doluluğundan kaynaklanan rahatsızlıklar da sona erer. Mideden kaynaklanan kalp düzensizlikleri, uykusuzluk, aynı zamanda, atardamar sertliklerinin veya yüksek olan kan basıncının yol açtığı baş dönmesi, kafada basınç ve soluk alma düzensizlikleri de azalır, basınç fazlalığı zamanla normalleşir. Ayısarımsağı şurubu, sürekli balgam çıkaran ve bu nedenle soluk alma zorluğu çeken yaşlı kişiler için de faydalı olan bir iksirdir. Kronikleşmiş öksürüklerde bile göğsü yumuşatabilir ve böylece, soluk alma zorluklarını ortadan kaldırır. Genellikle yaşlı kişilerde oluşan ödemlerde ve akciğer rahatsızlıklarında bu iyileştirici şurup başarıyla kullanılabilir. Kullanılan taze yapraklar böbrekleri ve mesaneyi temizleyerek, idrar söktürür. Zor iyileşen yaralar, üstlerine taze bitki özsuyu sürüldüğünde hızla iyileşebilir. Bitki, kendisini özellikle sivilceli ciltlerde kanıtlamış bir kan temizleyicidir.

Ünlü herbalist Künzle, özellikle bu bitkiyi çok överdi: “O, tüm bedeni temizler, zararlı ve inatçı maddeleri dışarı atar, sağlıklı kan yaptırır, zehirli maddeleri öldürür ve dışarı atar. Oldum olası hastalıklı kişiler, liken hastaları, soluk benizliler, yılancık ve romatizma hastalığına yakalananlar, ayısarımsağına altın gibi saygı duymalıdırlar. Yeryüzündeki başka hiçbir bitki, midenin, bağırsakların ve kanın temizlenmesinde böylesine etkili değildir. Genç kişiler gül çardakları gibi çiçeklenecekler ve güneşin altındaki bir çam kozalağı gibi gelişeceklerdir."

Kullanım Biçimleri :

Aroma ve Baharat : Taze bitki yaprakları, maydanoz gibi doğranarak, tereyağlı ekmeğin, çorbaların, salataların ve et yemeklerinin üstüne serpiştirilir.

Ayısarımsağı Tentürü : İnce doğranmış yapraklar veya soğanlar, bir şişenin boğazına kadar gevşekçe doldurulur, üstüne, bitkileri aşacak miktarda, iyi kaliteli konyak eklenir ve 14 gün güneşte veya sıcak bir ortamda, arada bir çalkalanarak bekletilir ve sonunda süzülür. Günde 4 kere, biraz suyun içine 10-12 damla karıştırılarak alınır.

Ayısarımsağı Şurubu : Bir avuç dolusu ince kıyılmış bitki yaprağı, iki bardak dolusu beyaz şarap içinde kısaca kaynatılır, isteğe göre, bal veya reçelle tatlandırılır ve gün boyunca yudumlanarak içilir.
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Isırgan otu


Isırgan Otu (Urtica diocia / urens); kökünden başlamak üzere, kökü, yaprakları, tohumları bile şifalı olan bir bitkidir. Eski çağlarda da büyük bir saygınlığa sahipti. Albrecht Dürer (1471 - 1528) bir tablosunda, elinde ısırganotu olan bir meleğin Tanrı katına uçusunu canlandırmıstı. İsviçreli botanik bilimci Künzle, bir yazısında, yakıcı özelliği sayesinde (Tüylerde bulunan histamin ve asetilkolin) korunmamış olsaydı, bitkinin kökünün çoktan kurumuş olacağını belirtmişti. Eğer kendini koruyamamış olsaydı, haşarat ve hayvanlar onu çoktan yok etmişlerdi. Büyük ısırgan otu (Urtica diocia L.), çok yıllık ve otsu bir bitkidir, boyu bazen 1 m'yi geçer, yapraklar koyu yesil renkli, saplı, dişli kenarlı ve yakıcı tüylüdür. Küçük ısırgan otu (Urtica Urens L.), bir yıllık ve otsu bir bitkidir. Boyu 60 cm kadar olabilir. Yapraklar açık yeşil renkli, saplı, dişli kenarlı ve yakıcı tüylüdür. Duvar kenarları ve harabeliklerde bol olarak görünür.Her iki türün de yaprakları 2-4 cm uzunlukta, oval veya kalp biçimindedir. Taze iken deri ile temas edince deride kızartı ve yanma yapar. Dızlağan ve dikenli ısırgan isimleriyle de bilinir. Türkiye' de her iki tür de yetişir.

Egzema ve egzemaya eşlik eden baş ağrılarıısırgan otu çayı ile iyileştirileilirler. Isırgan otu, böbrek ve mesane taşı oluşumuna karşı da kullanılabilir. Böbrek hastalıkları ve zorlu baş ağrıları genellikle bir arada görülürler. Egzemalar genellikle dahili bir nedene dayandıklarından, onları içerden, kan temizleyici bitkilerle iyleştirmek gerekebilir. Isırganotu, en başta gelen kan temizleyici ve aynı zamanda kan yaptırıcı bir bitkidir. Böylece, pankreas üzerinde de çok olumlu etkileri olduğu için, ısırganotu çayı ile kandaki şeker düzeyi düşürülebilir. İdrar yolları hastalıkları ve iltihapları, da bitki çayı ile iyileştirilebilirler. Aynı zamanda da dışkılama kolaylıkları sağladığından, bir ilkbahar kürü için özellikle önerilir. lkbaharda ve sonbaharda filizlendiğinde, onunla 4 haftalık bir çay kürü yapmak önemlidir. Sabahları aç karnına, kahvaltıdan yarım saat önce bir bardak ve gün boyunca 1-2 bardak çayı yudumlanarak içilebilir. Bu tür çay kürlerinden sonra kişi kendini anlatılamayacak kadar iyi hissedebilir. Ayrıca bu çayın lezzeti hiç de kötü değildir. Ama duyarlı kişiler, ona biraz papatya veya nane ekleyerek, lezzetini ve kokusunu değiştirebilirler.

IsirganotuIsırganotu, karaciğer ve safra kesesi hastalıklarında, dalak hastalıklarında, solunum sistemi balgamlanmasında, mide kramplarında ve ülserlerinde, bağırsak ülserlerinde ve akciğer hastalıklarında öncelikle önerilir. Değerli etken maddeleri (Potasyum tuzları, organik asitler-formik asit, histamin, asetilkolin ve Vitamin C) alabilmek için, çay hazırlanırken, yapraklar yalnızca haşlanır (kaynatılmaz). Isırganotu, koruyucu olarak da günde bir bardak içilebilir. Mikroplu hastalıklarda ve mikrop salgılanan hallerde de bitki çok iyi bir yardımcıdır. Belirli bir yaştan sonra bedendeki demir miktarı azalmaya başlar. Bu nedenle, yorgunluk ve bitkinlik halleri görülür, kişi yaşlandığını düşünmeye başlar ve verimliliği giderek azalır. Işte bu durumlarda, demir içerikli taze ısırgan otu ile çok olumlu sonuçlar alınabilir. Bir ısırgan otu küründen sonra, kişi kendini çok kısa bir süre içerisinde eskiye oranla çok daha rahat hisseder, enerji ve çalısma gücü geri gelir, dış görünüm olarak da belirgin bir düzelme başlar. Safrakesesi rahatsızlığı ve kansızlık durumlarında da bitki çayı fayda sağlayacaktır. Ödemlerde, ısırganotu bedendeki fazla sıvıyı emerek büyük yararlar sağlar. Kan yaptırıcı özelliği sayesinde, kansızlık solgunluklarında, alyuvarlar eksikliğinde, anemi de yardımcı olur. Herhangi bir alerji rahatsızlığı çekenler (bahar nezlesi dahil) uzun bir süre ısırganotu çayı içebilirler. Bitki, soğuk algınlığına yatkınlığı önler, romatizma ve gut hastalıklarında yardımcı olur.

Taze ısırganotu yaprak ve kökünün kaynama suyuyla baş yıkanabilir ve saçlar canlanarak, sık bir biçimde büyümeye başlarlar. Her tür saça özellikle iyi gelen ısırganotu tentürünü herkes kullanabilir. Kafa derisi kepeksiz, saçlar sık, yumuşacık ve parlak! Damar tıkanıklıklarında da (baldırlarda), ısırganotu çok büyük yardımlar sağlar. Bu hastalığı çeken bazı kişiler, ağer zaman geçirmeden, ısırganotu kökü ayak banyoları yapacak olurlarsa, olası bir bacak empütasyonundan kurtulabilirler. Her tür kramp, nerden gelirse gelsin, kan dolaşımı bozukluğunun habercisi olabilir. Böyle durumlarda, bitkinin kaynama suyula masaj veya banyo yapmak fayda sağlayacaktır. Bu durum, koroner damarlarının daralması gibi özel durumlarda da geçerlidir. Belden yukarısı banyo küvetine doğru eğilir ve kaynatılmış bitkinin ılık suyuyla kalp bölgesine hafifçe masaj yapılır. Siyatik, lumbago ve kollarda, bacaklarda oluşan sinir iltihaplanmalarında, ağrılı bölgelere, yapraklı taze ısırganotu dalı hafifçe sürülür. Örneğin siyatikte, ayak ekleminden başlamak üzere, dıştan kalçaya kadar ve oradan da bacağın iç tarafından topuğa kadar yavaşca sürülür. Bu iki kere daha yenilenir ve son olarak, kalçadan başlayarak aşağı doğru inilir. Gerektiğinde daha başka bölgelere de aynı biçimde uygulanır. Isırganotunun sebep olduğu kaşıntıyı önlemek için, işlem sonunda o bölgeler pudralanır.

Kullanılan bitki ne kadar taze olursa, şifalı gücü de o kadar fazladır. Kış için bir miktar stok yapmayı da unutmayın ve kurutacağınız bu ısırganları mayıs ve haziran ayının güneşli günlerinde toplamaya dikkat edin. Kendi sağlığınız için bir şeyler yapabildiğinize sevinin! Ama ama en önemlisi sadece ihtiyacınız kadar bitki toplayın. Eğer sadece yaprak ve saplara ihtiyacınız varsa kesinlikle bitkiyi köküyle beraber sökmeyin. Bir bölgedeki tüm bitkileri tamamen koparmayın. Gelecek yıllarda da bitkinin neslini sürdürmesine izin verin!

Kullanım Biçimleri:

Çay Hazırlamak:

Yaprak Çayı: Bir tatlı kaşığı ince kıyılmış ısırganotu, orta boy bir su bardagı dolusu kaynar suyla haşlanır , 5-10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-4 bardak yeni demlenmiş çay aç karnına veya öğün aralarında tatlandırılmadan içilir. Kokusunu veya tadını rahatsız edici bulanlar çaylarına biraz nane ilave edebilirler.

Kök Çayı: Bir tatlı kaşığı ince kıyılmış kök, bir su bardağı dolusu soğuk suya eklenir, hafif ısıda kaynama derecesine getirilir, 4-5 dakika kaynadıktan sonra, ateşten indirilip 5-10 dakika demlendirilir ve süzülür. Günde 3 bardak taze demlenmiş çay soğutulmadan içilir.

Tohum Çayı: Havanda hafifçe ezilmiş bir tatlı kaşığı tohum, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak su ile haşlanır, üstü kapalı olarak 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak taze demlenmiş çay, yemeklerden yarım saat önce soğutulmadan içilir.

Isırganotu Tentürü: Ilkbaharda veya sonbaharda sökülen kökler bol suda iyice yıkanır, elden geldigince ince kıyılır ve bir sisenin bogazına kadar doldurulur. Köklerin üstüne çıkacak kadar 35-40 derece etil alkol eklenir, hergün çalkalanarak güneste 14 gün boyunca bekletilir ve süre sonunda bir tülbentten geçirilerek süzülür. Koyu renkli siselerde, serin bir yerde yıllarca saklanabilir.

El ve Ayak Banyoları: Iki avuç dolusu yıkanmıs kök, sap ve yaprak, 5 litre soguk suya konularak, 10-12 saat bekletilir ve sonra kaynama derecesine kadar ısıtılır. Banyo sırasında bitkiler suyun içinde kalabilir. Bu banyo suyu, yeniden ısıtılarak, 2-3 kere daha kullanılabilir.

Saç Yıkamak: 4-5 avuç taze veya kurutulmus yaprak, 5 litre suya koyulur, agır ateste kaynama derecesine kadar ısıtılır, 5 dakika demlendikten sonra süzülür. Kök kullanıldıgında ise, 2 avuç dolusu ince kıyılmıs kök, 10-12 saat soguk suda bekletilir, sonra kaynama derecesine kadar ısıtılır ve demlenmesi için 10 dakika beklendikten sonra süzülür. Bu durumda, saç yıkamak için sodalı sabun gerekir.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Sarı Sallıbaba

Sarı Ballıbaba (Lamium Galeobdolon), nemli ormanlarda ve çukurlarda, çalılıkların arasında, çitlerin ve duvarların dibinde, moloz yığınlarında, gölgeli ve nemli bölgelerde ve ısırgan otunun bulunduğu yerlerde yetişir. Nisan ve Mayıs'ta çiçeklenir. Çok yıllık köksapı, dikine 50 cm uzunluğunda filizler çıkarır. Karşılıklı olan yaprakları, ısırganotunun yapraklarına benzer. Yaprakların hemen altındaki küme halindeki çiçekler, açık ağızları andırırlar. Sarı ballıbaba gibi, beyaz ballıbaba (Lamium Album) da seçkin bir şifalı bitkidir. Mayıs'tan Ekim'e kadar çiçeklenir. Çiçekler, yapraklardan daha çok toplanır. Ballıkotu ismiyle de bilinir. Sarı ballıbaba bulunamadığında, beyaz ballıbaba da kullanılabilir.

Dölyatağı ve adet görme düzensizliklerinde günde 2 bardak sarı ballıbaba çayı içilebilir. Ayrıca, kan temizleyici etkisi vardır. Sinirsel uykusuzluklarda ve tüm kadın hastalıklarında başarıyla kullanılabilir. Sürekli kadın hastalığı çekenler ve genç kızlar, bu çayı özellikle değerlendirmelidirler. Sarı ballıbabanın hem yaprakları hem de çiçekleri bu gibi durumlarda kullanılır. Özellikle işeme zorluklarında, işemedeki yanmalarda, böbrek hastalıklarında ve kalp ödemlerinde çok başarılıdır. Sarı ballıbabanın yaprakları, sindirim düzensizliklerinde kullanılabilir. Bu durumda, öğleden önce 1 bardak çay içilmelidir. Çıbanlarda ve varislerde bu çayla kompres yapılabilir. Sarıballıbaba, yaşlı kişilerde görülen mesane felcine karşı özellikle önerilebilir. Ayrıca, mesane üşütmesine ve böbrek iltihabına karşı da kullanılabilir. Bitkinin kaynama suyu ile hazırlanan oturma banyosu da çok rahatlatıcıdır.

Kullanım Biçimleri:

Çay hazırlamak: Yarım veya bir tatlı kaşığı dolusu çiçek-yaprak orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır ve 5-6 dakika demlendikten sonra süzülür. Üçlü bitki karışım çayı da aynı biçimde demlenir.

Kompres Hazırlamak: Iki tatlı kaşığı dolusu bitki, yarım lt suda haşlanır, 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür.

Oturma Banyosu: Şifalı bitkilerin Kullanım Biçimleri bölümüne bakınız.

Üçlü Çay Harmanı: Sarı ballıbaba, altınbaşak ve yoğurtotu eşit oranda karıştırılır. Bu karışımdan yarım tatlı kaşığı dolusu, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır (kaynatılmaz), 5-6 dakika demlendikten sonra süzülür. Gün boyunca 2-4 bardak içilir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kucukkadinlarfan.all-up.com
Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
Neslihan


Mesaj Sayısı : 163
Yaş : 27
Nerden : Neslimle maçtan =]
Kayıt tarihi : 16/08/08

$ifalı Bitkiler Empty
MesajKonu: Geri: $ifalı Bitkiler   $ifalı Bitkiler Icon_minitimeC.tesi Ağus. 16, 2008 10:51 pm

Brokoli

Yaklaşık 30 yıldan beri yurt dışındaki ve yurt içindeki araştırmacı çalışmalarım; 11 yıldır üzerinde çalıştığım Brokoli gerçeğine beni bitkilerin şifalı gücüne inanmam ve Avrupada bu tür çalışmalara daha önem verilmesiyle başlamıştır. Tıpbın gücüne inanan ve bu gücün yeni buluşlarla güçlenip, insanlıga yeni hizmetlerle gelineceğini bilen bir düşünceyle Brokoli araştırmalarıma başladım. İyi huylu prostat büyümesi (BPH), prostatitis (prostat) ve kronik idrar yolları enfeksiyonu, bugün dünya insanlarının (1.350.000.000) büyük bir problemidir. Böylesine bir problemin kimyasal (ilaç) yöntemleriyle veya ameliyat yaklaşımıyla çözülemeyeceği inancında değilim.Bu yöntemlerin yetersiz veye etkisiz kaldığı durumlarda Brokoliyi mutfağımızdan sağlığımıza taşımayı amaçladım. Brokoli üzerine araştırmalarımı bazı televizyon kanallarında ve yazılı basında açıkladım. İnsanların bu konuya sahip çıkacağını ve pek çoğunun şifa bulacağını bilmekteyim. Görsel ve yazılı medya insanların hayatının bir parçası olmuştur. Ben 11 yıllık çalışmamı açıklarken bunun laboratuarlardan ve üniversitelerden insanlara ne kadar ulaşacağından endişeliyim. Bu düşüncelerime ve bilimsel görüşlerime sahip çıkan Almanya ve Amerika, Medikal Forumlarında Brokoli tedavisi üzerine Web sayfası açarak kendilerine yardımcı olmamı talep etmişlerdir. Bu taleplerini gerek bilim adına gerekse de insanlığa hizmet adına kabul ettim. Almanya Medikal Forumda ve Amerikada Prostatitis Foundation Forumda adıma WebSayfası açıldı. Dünyada, brokoliyi prostat tedavisinde ilk uygulayan bir bilim adamı olarak ülkem adına gurur duymaktayım.

Brokoli memleketimize son bir kaç yıldan beri girmiş bir sebzedir. Roma imparatorluğu döneminde esas yetiştirildiği bölgelerden bir tanesi de Akdeniz sahilleri idi. Özellikle Amerika ve Avrupada ençok tüketilen sebzeler arasındadır. Amerikada brokoli tabletleri satılmaktadır. Ancak, bu tabletler Prostat şikayetlerine karşı etkin değildir. Bu tabletler, 3-4 günlük brokoli tohumlarının filizlerinden elde edilmektedir. Brokoli sebzesinden elde edilmemektedir.

Brokoli her insanın mutfağından sağlığına taşıyabilecegi ve hazırlanması en kolay bir sebzedir.

Brokoli içerdiği maddeler açısından insan sağlığı üzerinde çok faydalıdır. Vitamin değerleri açısından; A, E ve C vitaminlerini içermektedir. İçerdiği flavonoidler bakımından bağışıklık sistemimizi güçlendiren bir özelliğe sahiptir. Antibiyotik özelliğe sahip olan brokoli, bu yönüyle prostatitis'e (prostat enfeksiyonu) karşı çok etkindir. Hiç bir antibiyotik yoktur ki bağışıklık sistemimizi zayıflatmasın. İşte brokolinin önemi bu noktada ortaya çıkmaktadır; aynı zamanda hem bağışıklık sistemimizi güçlendirmekte hemde antibiyotik vazifesi görmektedir. Bir noktayı hemen belirtmekte büyük fayda görüyorum. Genel olarak antibiyotikler, insan hayatı için hayati önem taşıyan, vazgeçilmez ilaçlardır. Brokoli, meme, prostat, bağırsak ve idrar kesesi kanserlerine karşı güçlü bir koruyucudur. Amerikada özellikle bu kanser türlerine karşı brokolinin içerdiği bazı maddeler (sulforafen vs) zenginleştirilerek kanser tedavisindede başarı ile kullanılmaktadır. Brokoli içerdiği bazı indol ve indol türevleri (bitkisel hormonlar) açısından ayrı bir önem taşımaktadır. Bu sayede vücudumuzdaki hormon dengesini ayarlayıcı özelliğe sahiptir. Yine Amerikada bazı klinikler menopoz dönemindeki bayanlar için östrogen hormonunun düzenli çalışması için brokolideki bitkisel hormonlardan yararlanmaktadırlar. Brokolinin kendine özgü olan selülozik yapısı (lifli yapı) bağırsaklarda oluşan toksinlerin uzaklaştırılmasında (toksin atıcı) ve alınmış olan ağır metallerin emilmesinde büyük rol oynamaktadır. Brokolinin bu lifli yapısı dışkının düzenli bir şekilde dışarı atılmasını sağlar. Kabızlığı önleyicidir. ugün dünyada üzerinde en çok araştırma yapılan sebzelerde; beyaz lahana, turp, domates, brokoli ve havuç en ön sırayı almaktadır.

Brokolinin Gücü

Brokoli, prostatitis, iyi huylu prostat büyümesi (BPH) ve idrar yolları enfeksiyonuna karşı önleyici ve tedavi edici güce sahiptir. Brokolinin şifalı gücünden istifade edebilmek için mutlaka kullanma şekline uymak zorundayız. Kullanma şekli bir KÜR olarak yapılmalıdır. Aksi taktirde haftada bir kaç defa tüketmenin sadece besin değerleri açısından faydası vardır.

Sebze olarak Brokoli; A, C, E ve Karotin vitaminleri bakımından oldukça zengindir. Brokoli, klinik deneylerle (Almanca, İngilizce ) kanıtlanmış özellikle prostat ve meme kanserine karşı etkin 5 farklı koruyucu madde içermektedir. Bunlardan en güçlü olanı sulforafen dir. Prostat rahatsızlıklarının kansere dönüşmesinde brokoli güçlü bir önleyicidir. Bu görevini içerdiği myrosinaz enzimi yardımıyla sağlamaktadır. Brokoli indol bakımından oldukça zengindir. İndoller bitkisel hormonlardır. Brokolide bulunan bazı indollerin özelliği, hormon dengesini sağlamaktır. Meme kanserinin oluşumunda hormon dengesizliğinin rol oynadığı gerçeği klinik deneylerle kanıtlanmıştır. Brokoli bağışıklık sistemimizi güçlendiren 5 tane etkin madde içermektedir. Brokoli bununla da kalmayıp aynı zamanda antioksidan dır. Yani hücre zarlarına (membran) ve hücre DNA sına zarar veren serbest radikalleri nötralize (zararsız hale getirmek) etmektedir. Hücre DNA sını bozabilen serbest radikaller bu özelliklerinden dolayı kanserojendirler. Brokoliye antioksidan olma özelliğini kazandıran quercetin ve kaempherol maddelerini içermesidir. Quercetin, Prostatitis tedavisinde kullanılan ve bitkilerden elde edilen bir maddedir. Brokoli lifli bir yapıya sahip olduğundan, bağırsaklardaki ağır metalleri, safra asidi fazlasını sünger gibi emerek oldukça hızlı bir biçimde dışarıya atılmasını sağlar. Brokoli, bu özelliğinden dolayı hem toksin atıcı hemde bağırsak sistemini düzenleyicidir.

Çimlenmiş Brokoli Tohumları: Çimlendirilmiş Brokoli tohumları sebze olarak kullanılan Brokoliye göre ; ortalama 50 kat daha fazla sulforafen içerirler ve Sulforafen Phase II enzimlerini aktive ederek kansere, mutasyona ve serbest radikallere karşı harekete geçirirler. Amerikada, çimlendirilmiş Brokoli filizlerinden (broccoli sprouts) tabletler yapılmakta ve satılmaktadır.

Prostatitis (Prostat Enfeksiyonu)

Prostat enfeksiyonunun iki şekli olduğu tıp otoriteleri tarafından savunulmaktadır. Bunlardan birincisi bakteriyel Prostatitis (bakteriyel prostat enfeksiyonu), ikincisi ise non-bakteriyel prostatitis (bakteriyel olmayan prostat enfeksiyonu) dur. 1998 yılında bir grup Amerikalı ve Kanadalı bilim adamı, 1 Aralık 1998 tarihinde Journal of infectious Urology dergisinde yayınladıkları makale de bakteriyel olmayan prostat enfeksiyonunun gerçekte bakteriyel prostat enfeksiyonu olduğunu kanıtlamışlardır. Bakteriyel-Biyofilm teorisi ile açıkladıkları bu prostat enfeksiyonunu tedavi etmek daha da zor görünmektedir. Genel olarak prostat enfeksiyonunu Antibiyotiklerle tedavi etmek çoğu zaman mümkün olamamaktadır. Bunun nedeni de antibiyotiklerin, prostatın içine kadar girememesidir. Genel olarak bir enfeksiyonun başarı ile tedavi edilebilmesi için bağışıklık sistemininin de güçlü olması veya güçlendirilmesi gerekmektedir.

Prostatis de Brokolinin Fonksiyonu

Brokoli aynı anda iki özellik birden göstermektedir. Birincisi bağışıklık sistemini güçlendirmesi, ikincisi ise antibiyotik (anti-inflammatory effects of antibiotics) özelliğe sahip olmasıdır. Güçlü bir bağışıklık sistemi enfeksiyonlara karşı daha güçlü demektir. Halbuki antibiyotikler bağışıklık sistemimizi zayıflatırlar. Bu nedenle antibiyotik kullananlar beraberinde çoğu kez vitamin alarak veya sağlıklı ve dengeli beslenerek bağışıklık sistemilerini güçlendirmeye çalışırlar. Ancak, alınan antibiyotiklerin çoğu bağırsak florasını etkilediklerinden, vitaminlerin, kofaktörlerin, minerallerin ve besinlerden gelen bazı etkin maddelerin emilmesine engel olabilmektedirler. Brokoli giriş kısmında bahsedildiği gibi bağışıklık sistemini güçlendirmekte ve içerdiği pseudoantibiyotik özellikli etkin maddelerle prostatitis' e karşı etkin rol oynamaktadır.

İyi huylu Prostat büyümesi (Benigne ProstateHyperPlasie) = BPH

Genel olarak prostat, 40-50 yaşları arasındaki erkeklerin % 43 'ünde görülmekte, 50 yaş ve yukarısında %60 lara kadar çıkmaktadır. Dünya sağlık teşkilatının verilerine göre 185.000.000 erkek bu rahatsızlıktan şikayet etmektedir. Prostat büyümesin sebebi olarak bir çok teori öne sürülmektedir. Bunlardan en önemli iki tanesi beslenme ve hormonal düzenle ilgilidir. Beslenme her ne kadar önemli bir sav ise de, Testosteron hormonunun bu rahatsızlığa neden olduğu teorisi ağırlık kazanmaktadır. Erkeklerin testislerinde (haya) oluşan Testosteron hormonu (TH), belirli yaşlardan sonra prostat bezine (kestanecik) ulaşamamaktadır. Prostatı bezinin salgılama görevini yapabilmesi için TH 'na ihtiyacı vardır. TH 'nun prostat bezine ulaşamaması sonucunda prostat bezi büyümeye başlamaktadır. Bu büyüme sonucunda prostat bezi idrar kanallarına baskı oluşturarak belirli şikayetlerin ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Bunlar

*

sık sık idrara çıkma (geceleri dahil)
*

idrarını tutamama, idrar yaparken zorlanma
*

idrar yaparken çatallanma
*

idrar yaparken yanma
*

idrar torbasını tamamen boşaltamama (miksiyon)
*

idrar yaptıktan sonra damlama

gibi şikayetlerdir. Bu şikayetler doğrultusunda idrar kesesi her defasında tam boşalamadığından bakteriyel enfeksiyonlara da neden olabilmektedir. Bunun sonucunda da idrar yolları enfeksiyonunları bu rahatsızlığa paralel olarak gelişmektedir. Prostat büyümesinin neden olduğu olumsuz etkilerden bir tanesi de erkekte cinsel isteksizliğe ve iktidarsızlığa neden olmasıdır. Cinsel isteksizlik, Prostatitis hastalarında da ortak bir olgudur.

BPH de Brokolinin Fonksiyonu

Brokoli, içerdiği bazı indol derivatları ve mediyatörler vasıtasıyla biyosentez mekanizmasını harekete geçirerek Testosteron Hormonunun Prostata ulaşmasını sağlamaktadır. Böylece Prostat normal salgılama fonksiyonlarını yavaş yavaş yerine getirmeye başlamaktadır. 21 günlük Brokoli Kürü neticesinde BPH (İyi huylu prostat) hastaları daha 2-3 gün içerisinde idrara bağlı şikayetlerinin nasıl azaldığını görebilmektedirler. Brokoli Kürünü yapan erkeklerin hemen hemen hepsi cinsel isteksizliklerinin önemli ölçüde ortadan kalktığını söylemektedirler. Tabiki hastalığın seyrine göre 21 günlük başlangıç kürü yeterli olmayabilir. Uzun yıllardır iyi huylu prostat büyümesi rahatsızlığı olanlar ( 6-7 yıl) bir kaç ay sonra şikayetlerinin tekrar başladığını göreceklerdir. Bu durumda sadece bir haftalık Brokoli Kürü nün uygulanması yeterli olabilmektedir. Kısaca her BPH hastası kendisini bilir. İyi huylu Prostat büyümesine yeni yakalanmış olanlar 21 günlük Brokoli Kürü ile enaz 10 - 11 ay rahat edebilmektedirler. Daha sonra bir haftalık kür ile tekrar uzun zaman rahat edebilmektedirler.

Prostatitis ve BPH hastalarının, kür boyunca kesinlikle acı biber, alkol ve kahve tüketmemeye (nescafe ve türk kahvesi) ve de hayvansal yağlardan uzak durmaya özen göstermeleri gerekmektedir. Beslenmede BPH ya neden olan etkenlerin başında hayvansal yağlar gelmektedir. BPH hastalarının genelde gün boyu bol su tüketmeleri hekimlerin önerileri arasındadır.

Brokolinin Kullanılış Şekli

Bu yardımcı tedavi şekline başlamadan önce mutlaka bir hekime gittiğinizi kabul ediyoruz. Kesinlikle bir hekime gitmeden prostat şikayetlerine iyi geliyormuş düşüncesiyle hareket ederek, brokoli kür tedavisini uygulamayınız. Mutlaka hekime gidiniz ve teşhisinizi koydurunuz. Eğer konulan teşhis; Prostatitis veya BPH ( iyi huylu Prostat büyümesi) veya idrar yolları enfeksiyonu ise bu taktirde brokoli kür tedavisini çekinmeden bir yardımcı tedavi olarak uygulayabilirsiniz. Brokoli'nin yan tesiri yoktur ve ilaçlarlada etkileşmesi söz konusu değildir. Ancak brokoliye karşı alerjisi olanların bu tedaviyi uygulamamaları gerekir. Genel bir kural olmamakla beraber, süte karşı alerjisi olanların % 25 oranındada brokoliye karşıda alerjileri olduğu gözlenmiştir. Hekiminizin size verdiği ilaçları alarak, Brokoli tedavisini de bir yardımcı ve önleyici tedavi olarak uygulayabilirsiniz.

En az 250 gram Brokoliyi 1 litre suda su kaynadıktan sonra ağzı kapalı olarak hafif ateşte 5-6 dakika pişiriniz. Suyunu ılttıktan veya soğuttuktan sonra, yarısını sabah diğer yarısını da akşam yemeğinden 20 dakika önce aç karına içiniz. Brokoli suyunu çtikten sonra 20 dakika su hariç hiç bir şey yemeyiniz ve içmeyiniz. Pişirdiğiniz brokoliyi de öğleyin yemeğinizin yanında salata olarak yeyiniz. Bu işlem 21 defa uygulanacak ve Brokoli suyu hergün taze olarak hazırlanacaktır. Yani bu küre 21 gün devam edilecektir.

Brokoliyi pazarlarda, manavlarda ve bazı süpermarketlerde taze veya dondurulmuş olarak bulabilirsiniz. Brokoliyi alırken taze ve sararmamış olduğuna dikkat ediniz. Eğer Brokoloyi fazla miktarda aldıysanız, 250 gramlık porsiyonlar halinde yıkamadan mutlaka buzdolabınızın buzluk kısmında saklayınız. Günlük ihtiyacınızı hergün buzluktan alıp, yıkayıp hazırlayınız.



Hazırlanması ve Kullanılması :

Bitkinin hem odunsu saplarını hem de çiçekli bölümlerini kullanabilirsiniz. En az 250 gr, en fazla 500 gr brokoli 1 litre suyla agzı kapalı bir kapta 5 dakika kaynatılır. Süzülüp bir başka kaba alınan brokoli suyunun yarısı sabahları aç karnına diger yarısı da aksamları yine aç karnına içilmelidir (ılık veya soguk). Hazırlanan 1 lt su aynı gün tüketlimeli ve ertesi gün için yenisi hazırlanmalıdır.Brokoli suyu içildikten sonraki 20 dakika boyunca su hariç hiç bir sey yenilip içilmemelidir. Aynı zamanda ögle yemeklerinde de haşlanmış brokoli yenmesinin bir çok avantajları vardır. Bu uygulama 1 hafta boyunca her gün yapılmıs olacaktır. Her 7 günden (1 Hafta) sonra 3 günlük bir ara verilmelidir. Bu işleme 21 gün (3 hafta) devam edilmelidir (3 'er günlük aralar hariç)

NOT: 1 lt su için 250 gr'dan fazla kullanılan brokolinin etkisi artar fakat 500 gr'dan fazlası da gerekmez.

*

1-2 yıllık prostat hastaları için 21 günlük brokoli kürü yeterlidir. 21 günlük brokoli kürünü tamamlayan hastalar belki 5-6 ay sonra tekrar bir rahatsızlık hissedebilirler. Böyle bir durumda sadece 10 günlük bir brokoli kürü yeterli olacaktır.
*

Uzun bir süreden beri prostat rahatsızlıgı olan hastalar (4 yıldan fazla) için 21 günlük brokoli kürü rahatsızlıklarını geçici bir süre gidermek için yardımcı olacaktır. Bu durumdaki hastalar 45 gün brokoli kürü uygulamalıdırlar.(Yine aynı şekilde her 7 günden sonra 3 gün ara vererek)

Brokoli Kürü Esnasında Dikkat Edilmesi Gerken Hususlar:

Brokoli kürü (tedavisi) boyunca, baharat ve baharatlı yiyecekler kesinlikle yasaktır ve her çesit kahve ile hayvansal yaglardan da kaçınılması gerekir.

Brokoli Tedavisi Esnasında ve Sonrasında Beklenen Sonuçlar:

*

Sertleşme problemlerinin düzelmesi (Erectile dysfunctions)
*

İdrar yapma zorluklarında düzelme
*

Meni miktarının artması
*

Kısırlığın giderilmesi
*

Yaşam kalitesinin normallestirilmesi
*

Urogenital sistemden (Böbrek, prostat, mesane vs.) patojen mikropların temizlenmesi
*

PSA 'nın düşürülmesine katkı (Prostate Specific Antigen)
*

Genito-Urinary sistemdeki spazm ve kramplar için fayda



Brokoli, kür esnasında eş zamanlı olarak aşağıdaki faydaları da sağlar:

*

Kolesterol seviyesinin düşürülmesi
*

Bağırsak hareketlerinin düzenlenmesi
*

Kan basıncının ayarlanması
*

Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kucukkadinlarfan.all-up.com
Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
Neslihan


Mesaj Sayısı : 163
Yaş : 27
Nerden : Neslimle maçtan =]
Kayıt tarihi : 16/08/08

$ifalı Bitkiler Empty
MesajKonu: Geri: $ifalı Bitkiler   $ifalı Bitkiler Icon_minitimeC.tesi Ağus. 16, 2008 10:53 pm

Sinirli ot
Sinirliot çeşitlerinden , dar yapraklı sinirliot (Plantago Lanceolata) ve geniş yapraklı sinirliot (Plantago Major, Plantago asiatica) aynı etkilere sahiptir ve aynı biçimde kullanılırlar. Her ikisi de kır yollarında, çimenli tarla kıyılarında, nemli arazilerde, bahçe ve parkların çimleri arasında, pratik olarak dünyanın her bölgesinde yetişir. Yöresel olarak, "sinirli yaprak", "bağa yaprağı" ve "ateş yaprağı" diye de tanınırlar. Müsilaj, acı maddeler, flavonlar, silisik asit ve aucubin glikoziti başlıca etken maddeleridir. Bitkinin antibiyotik etkisi bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Sinirliot genellikle solunum organları hastalıklarında kullanılmaktadır. Özellikle, balgamlanma, öksürük, boğmaca, akciğer astımı ve akciğer tüberkülozunda etkilidir. Sinirliot cinslerinin tümü, kök, sap, yapraklar, çiçekler ve tohumlar olmak üzere kullanılır. Başka hiçbir eşdeğer bitkinin yapamayacağı bir biçimde, kanı, akciğeri ve mideyi temizler. Bu yüzden az veya kötü nitelikli kana, zayıf akciğerlere ve böbreklere sahip kişiler, ve sürekli zayıf kalanlar onu kullanmalıdırlar. Akciğer astımında ve bronşiyal astımda, sinirliot ve kekikotu eşit karışımı kullanılabilir. Böyle bir çay harmanı, karaciğer ve mesane rahatsızlıklarında da çok yararlıdır. Çay harmanı şöyle hazırlanır: İçine 1 dilim limon atılmış 1 bardak soğuk su, 1 çay kaşığı dolusu nöbet şekeri ile birlikte kaynatılır, 4-5 kere taşırıldıktan sonra altı söndürülür ve yarım tatlı kaşığı bitki karışımı (ince kıyılmış) bu kaynar suda haşlanır (kaynatılmaz) ve demlenmesi için 1 dakika beklenir. Ağır hastalıklarda günde 4-5 kere taze çay demlenmesi gerekir. Mümkün olduğunca sıcak ve yudumlanarak içilmelidir. Sinirliot pekmezi, kanı tüm zararlı maddelerden arındırır. Her gün yemeklerden önce 1 yemek kaşığı alarak, bu pekmezle gerçek bir kür uygulanabilir.

Sinirliot ÇiçegiKırsal bölgelerde yaşayanlar, bitkinin çok değerli bir yara otu olduğunu bilirler. Tarlada çalışan bir çiftçi ağırca bir biçimde yaralandığında, sinirliot yapraklarını ezerek yarasının üstüne koyduğunda çok şaşırmıştım (Referans1: M.Treben). Yapraklar yıkanmamış olduğu halde, yara iltihaplanmadı. Taze yapraklar ezildiğinde, çatlaklara, kesiklere, arı sokmasına karşı kullanılabilir. Eski bir bitki kitabında şöyle deniliyor: "Örümceğin ısırdığı köpek hemen sinirliota koşar. Sinirliot onu iyileştirir." Taze yapraklar iki el arasında ovalanıp, biraz tuzla karıştırılarak boğaza sarıldığında, guatr küçülür. Sinirliot ayakkabının içine yatırıldığında, çok yürümekten oluşan kabarcıkları iyileştirir. Her çeşit ve hatta en kötü karakterli çıban bile, taze ezilmiş bitki lapasıyla iyileştirilebilir. Bu yapraklar, hastalığa yakalanan bölgeye uygulandığında, kötü karakterli beze hastalıklarında yardımcı olur. Ama bu tür olaylarda, mercanköşk yağı veya kantaron yağı önceden o bölgeye sürülür, iyice ezilmiş bitki yaprakları üstüne yatırılır ve bir bezle bağlanır. Kısa süre içinde iyileşme başlayacaktır. Linz'deki bir konferansta, ezilerek lapa haline getirilmiş sinirliot yapraklarının her tür yarayı, on yıldır kapanmamış olsa bile iyileştirebileceğini belirttim (Referans1: M.Treben). Beş ay kadar sonra yine Linz' de bir konferansa katıldığımda, bir kadın dinleyici söz istedi: "Sinirliot yapraklarının eski yaraları da kapatabileceğine inanmamıştım. Bir komşumun bacağındaki yara 17 yıldır kapanmamıştı ve kadın artık sokağa çıkamaz olmuştu. Ona sinirliot yapraklarını götürdüm ve tarif etmiş olduğunuz gibi, bacağına uyguladım. Size inanmamış olduğum için özür diliyorum. Yara çok kısa sürede kapandı ve şu ana kadar da bir daha açılmadı." Bir başka örnek daha: Savaşta yitirmiş olduğu bacağının yerine protez kullanan eski bir askerin, uzun süren yaz sıcakları yüzünden, bacağının keşilmiş olduğu yerde açık yaralar oluşmuştu. Bu yaralar ne merhemle, ne ışın tedavisiyle ne de iğnelerle iyileştirilemiyordu. Sonunda yaralarına sinirliot yaprağı koyduğunda (Yaprak lapası), yaralar ertesi güne kadar kapandı ve adam yine calışmaya başladı (Referans1: M.Treben).

Bir keresinde ben de (Maria Treben) sinirliot kullanarak başarı elde ettim. Yıllar önce, kucağıma aldığım torunum, sırf yaramazlık olsun diye ağzımın kenarını ısırmıştı. Bu ısırık yüzünden bir kaç gün bayağı ağrı çektim. Sonra, orayı arada sırada sinirliot özsuyu ile nemlendirmeye başladım. Günün birinde orada kötü karakterli bir serlik oluşabileceğinden korkuyordum. Bir süre sonra, gerçekten de orada bezelye tanesi iriliğinde sert bir düğüm farkettim. Hemen çayırdan bir avuç sinirliot toplayarak parmaklarımın arasında ezdim ve gün boyunca o sertliğin üzerine sürdüm. Akşama doğru azalmaya başlayan sertlik, ertesi sabah tümüyle yok olmuştu. Hakikaten, her hastalık için bir bitkinin yetiştiğine inanmak gerek. Yazdığım bu satırlar (M.Treben), yıllar boyunca bacaklarındaki açık yaralara katlanmak zorunda kalmış olan yaşlı kişilere de cesaret ve teselli vermelidir. Sizin yaralarınız da sinirliot sayesinde kısa sürede kapanacak ve iyileşecektir. Bu konuda yaşın hiç bir önemi yoktur. Yara ile birlikte şişlik de varsa, ebegümeci ayak banyosu yapılmalıdır. Banyodan sonra, yaranın kenarlarına aynısafa merhemi sürülmelidir. Trombozda da sinirliot yaprakları şiddetle önerilir.

UYARILAR: Bitkinin bilinen hiç bir yan etkisi yoktur.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Aynısafa(Nergis)


Aynısafa (Calendula officinalis), ülkemizde (Türkiye) yetişen bitkiler arasında çok önemli bir yere sahiptir. Bu şifalı bitki ayrıca, altıncık, ölüçiçeği, tıbbi öküzgözü, nergis , portakal nergisi ve tıbbi nerkis olarak da anılır ve sokak çiçekçileri onu susi adı ile de tanırlar. Bir bahçe çiçeğidir o. 50 cm kadar uzar, çiçek renkleri sarıdan portakal rengine kadar değişir, sapı ve yaprakları etlidir ve tutulduğunda, sanki yapışkanmış gibi hissedilir. Bitki, çiçekleri, yaprakları ve sapları ile toplanır ve kullanılır. Fakat, güneşin en yakıcı olduğu zamanda toplanması gerekir, çünkü, bitkinin şifalı gücü ancak o sırada doruğa ulaşmış olur. Sonbahar sonlarına kadar bahçelerden taze olarak toplanabilir.

Bileşim: Calendula-sapogenin, eterli yağ, saponinler, glikozitler, carotinoid, xantophyll, müsilaj, flavonlar ve organik asitler içerir.

Etkileri: İltihap giderici, antibakteriyel, sıkıştırıcı/büzüştürücü, yara iyileştirici, mantar hastalığını iyileştirici, safra salgılarını artırıcı, kramp çözücü, lenf sistemini temizleyici, adet kanamalarını artırıcı

Kullnım Alanları: Aynısafa, lokal deri problemlerinin dıştan tedavisinde kullanılan en önemli bitkilerdendir.



Kullanım Biçimleri :

Çay hazırlamak: Yarım tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, üstü kapalı olarak 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 3 bardak çay yeterlidir. Dıştan kullanım için hazırlanan çay için iki misli bitki kullanılmalıdır.

Aynısafa Tentürü: İki avuç dolusu ince kıyılmış bitki (sap, yaprak, çiçek) 1 litre kanyak veya elma sirkesi içinde 14 gün boyunca güneşte veya sıcak bir ortamda, arada bir çalkalanarak bekletilir. Süre sonunda tülbentten geçirilerek süzülür ve koyu renkli bir şişede saklanır. İçten kullanımlarda, D2 inceltisindeki tentür günde 3-5 kere, 15-20 damla, yarım kahve fincanı suya eklenerek alınır. Dıştan kullanımda D1 inceltisindeki tentür, yarım bardak ılık suya 1 tatlı kaşığı eklenerek, kompres veya yıkama biçiminde kullanılır. İncelti hazırlamak için bakınız: Şifalı Bitkilerin Kullanım Biçimleri-Tentür Hazırlamak

Oturma Banyosu: İki avuç dolusu taze veya 100g kurutulmuş bitki, geceden 2 litre suya yatırılır. Ertesi gün, kaynama derecesine kadar ısıtılır, 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir.

Aynısafa Merhemi: İki avuç dolusu ince kıyılmış taze bitki (sap, yaprak, çiçek) hazırlanır. 500 gr içyağı veya margarin, kızartma yapılacakmış gibi kızdırılır ve içine bitkiler dökülür. Çıtırdaması beklenir, karıştırılır ve ateşten çekilir. Üstü kapatılarak, serin bir yerde gece boyunca bekletilir. Ertesi gün hafifçe ısıtılır, bir tülbentten geçirilerek süzülür ve merhem kaplarına aktarılır. Serin bir ortamda saklanmalıdır. uzun süre dayanmaz.

Özsu çıkarma: :Yaprak, sap ve çiçekler iyice yıkanır, ince doğranır ve henüz nemliyken, mutfak robotunda suyu sıkılır.

Kompres: Kompres yapılacak bölgeye önceden yağlı bir krem sürülür, uygun büyüklükte bir pamuk veya bez parçası inceltilmiş tentür ile ıslatılır, sıvının fazlası sıkılır ve nemli pamuk veya bez hasta bölgeye konur ve yayılır, üstü bir naylon parçası ile örtülür ve hepsi büyük bir bez veya sargı bezi ile sarılır. Kompres süresi 2-4 saat olabilir, ama gece boyunca da sürebilir. Önemli olan kişinin kendisini rahat hissetmesidir.

Kaynama Suyu (Yıkamalar için): Çeyrek litre suya bir yemek kaşığı dolusu bitki kullanılır.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Arslan Pençesi


Arslanpençesi (Alchemilla vulgaris/arvensis),halk dilinde şebnemli ve arslanayağı adıyla da anılır. Genelde, orman ve yol kıyılarında, bayırlarda, yüksek yörelerdeki nemli çayırlarda,ve dağlık bölgelerde yetişir. Güzel bir görünümü olan, 7-9 parmaklı yapraklarının kenarları dişlidir. Oldukça sağlam olan sapı pek yüksek değildir ve pek dikkat çekmeyen sarımsı yeşil yaprakları özellikle Mayıs'tan Haziran'a kadar, ama daha sonraları da görülebilir. Bitkinin yaprakları bazen toprağın üstüne kapanırlar ve sabahleyin yaprağın ortasında bir çiğ damlası görülür. Bin metrenin üstündeki bölgelerde arslanpençesi daha çok gümüş rengindedir ve kireçli topraklarda olduğu kadar, ilk kütle zeminlerinde de yetişir. Her iki bitki cinsi de, çiçek açma zamanında tümüyle, daha sonra ise yalnızca yaprak olarak toplanır ve kurutulur.

Özellikle kadın hastalıklarına karşı kullanılır. Hıristiyanlığın ilk günlerinden beri Bakire Meryemin adıyla anılmıştır. Arslanpençesi, yalnızca adet görme düzensizlikleri, dölyolları akıntısı, dölyatağı (rahim) şikayetleri ve menopoz çağındaki rahatsızlıklarda rahatlatıcı etkiler yapmakla kalmayıp, ergenliğe geçişte de, civanperçemi ile birlikte kullanıldığında, adet görmeyi düzene sokabilir. Bazı genç kızlarda adet hallerinin başlamaması durumunda, arslanpençesi civanperçemi ile eşit karıştırılarak kullanıldığında, her şeyi yoluna koyabilir. Yara ateşlenmesine, apseli yaralara ve ihmal edilmiş çıbanlara karşı, su toplayıcı ve kalp güçlendirici olarak kullanılır. Diş çektirdikten sonra, arslanpençesi çayı, önerilebilecek içeceklerin en başında gelir. Yinelenen gargaralar sayesinde, yara birkaç güb içinde kapanır. Ayrıca, kas ve organ yorgunluklarında ve kansızlık hallerinde de yardımcı olur. Zor doğum yapan ve düşük yapmaya yatkın kadınlarda, ceninin dölyatağındaki durumunu sağlamlaştırmakta, doğum yaralanmaları ve dölyatağı gevşekliğinde, dölyatağı kasları yorgunluğunda arslanpençesi en önde gelen yardımcıdır. Bu tür kadınlar, üçüncü aydan sonra bitki çayını içebilirler. O, tüm kadın hastalıklarında kullanılabilen bir bitkidir. Yüksek yerlerde yetişen bitkilerin yapraklarının altı parlak gümüş renginde olur. Bitkinin bu türü özellikle bedende yağ birikimine karşı başarıyla kullanılabilir. Günde 2-3 bardak çay uygundur. Uyku düzensizliği çekenlere de çok yardımcı olabilir.

Kullanım Biçimleri :

Çay hazırlamak : Yarım tatlı kaşığı kurutulmuş ve ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır ve demlenmesi için 5-6 dakika kadar beklendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak içilir.

Banyo Katkısı : Bir tam banyo için 5-6 avuç dolusu taze bitki veya 200g kurutulmuş bitki, gece boyunca soğuk suda bekletilir. Ertesi gün, kaynama derecesine kadar ısıtılır ve demlenmesi için 5-6 dakika bekledikten sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir.

Bitki Lapa Kompresi : Yeterince taze bitki iyice yıkanır, bir tahta tablanın üstünde merdane ile iyice ezilir ve hasta bölgeye uygulanır..
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kucukkadinlarfan.all-up.com
Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
Neslihan


Mesaj Sayısı : 163
Yaş : 27
Nerden : Neslimle maçtan =]
Kayıt tarihi : 16/08/08

$ifalı Bitkiler Empty
MesajKonu: Geri: $ifalı Bitkiler   $ifalı Bitkiler Icon_minitimeC.tesi Ağus. 16, 2008 10:55 pm

Kara Hindiba

Kara Hindiba (Taraxacum officinale), Arslandişi ve Radika adlarıyla da tanınır. Nisan ve Mayısta tüm tarla kıyılarında, çayırlarda ve çimenlerde çiçeklenir. Her yıl bu çiçek halısını büyük bir zevkle izleriz. Bu tür, sarı çiçekli, çok yıllık, süt taşıyan küçük bitkilerdir. Yapraklar rozet halinde tabanda toplanmış olup, kenarları derin loblu ve dişlidir.Rozet yaprakları bazı kentlerimizde ilkbaharda sebze olarak satılmaktadır.Bitki çok ıslak yerleri sevmez. Yapraklar çiğnenmeden önce, kökler, ilkbaharda veya sonbaharda, çiçek sapları ise, çiçeklenme sırasında toplanır. Bitkinin tümü şifalıdır. Her ilkbaharda bitkinin tümü toplanarak ve haşlanmış patates ve haşlanmış yumurta ile karıştırılarak güzel bir yemek hazırlanabilir. (Referans1: M.Treben).

Yabani Hindiba - Büyütmek için TIKLAYINIZYabani Hindiba (Cichorium intybus L.) 1 m'ye kadar yükselebilen çok yıllık otsu bir bitki olup, yaprakları parçalı ve tüylüdür. Çiçekleri açık mavi ve nadiren beyaz renklidir. Anadolu'da yaygın bir bitkidir. Özellikle boş tarlalarda ve yol kenarlarında yetişir. Inülin, uçucu yağ, acı maddeler ve glikozitler taşımaktadır. Kavrulmuş köklerinin toz elde edilmesiyle elde edilen ürün Avrupa'da kahve yerine kullanılmaktadır. Hindiba-i berri adıyla da bilinir (Referans2: T.Baytop). Hindiba'nın bir de sebze olarak kullanılan (Cichorium endivia L.-Compositae) türü vardır. Bu tür 50-100 cm boyunda, 1-2 yıllık, yaprakları parçalı ve tüysüz otsu bir bitkidir. Türkiye'de yabani olarak bulunmaz. Bahçe ve bostanlarda (İstanbul, Bursa) sebze olarak yetiştirilmektedir. İbn-i Sina bu bitkinin yapraklarının yıkanmadan ve soğuk su ile yapılan ekstrelerinin kullanılmasının gerektiğini savunan özel bir kitapçık hazırlamıştır. "Hindiba Risalesi" denilen bu kitapçıktan yazmalar İstanbul kütüphanelerinde bulunur. "Bostan Hindibası, , Frenk Salatası, ve Göynek adlarıyla da bilinir (Referans2: T.Baytop).

Kara Hindiba'nın en önemli iki özelliği, safra kesesi ve karaciğer hastalıklarında oldukça başarılı oluşudur. Karaciğeri en olumlu etkileyebilen bitkilerden biridir. Günde yenilen 5-6 çiçek sapının, kronik karaciğer iltihaplarında iyileşme sağlayabilir . Bu saplar şeker hastalığına da iyi gelebilir. Şeker hastaları bu saplardan günde 10 tane kadar, bitki çiçekli olduğu sürece yiyebilirler. Saplar çiçekleri ile birlikte yıkandıktan sonra çiçekler koparılır ve saplar yavaş yavaş çiğnenerek yenir. Bunlar acımsı, gevrek ve suludur ve kıvırcık salatanın tadını andırırlar. Sık sık hastalanan ve kendilerini kötü hisseden kişiler, 14 günlük bir hindiba çiçek sapı kürü uygulayabilirler. Bu kürün etkisi sizi şaşırtacaktır. Ama bu saplar daha başka hastalıklarda da yardımcı olurlar. Deri kaşıntılarını, egzamaları ve temriyeleri iyileştirebilirler. Mide sıvılarını düzene sokar ve mide de birikmiş maddeleri temizler. Taze çiçek sapları karaciğer ve safrakesesinin çalışmalarını düzenler. Hindiba, içerdiği mineral tuzların yanı sıra, metabolizma hastalıklarına karşı çok önemli maddeleri de içerir. Kan temizleyici etkisi sayesinde, romatizma ve gut hastalıklarında da yardımcı olabilir. Eğer taze çiçek sapı kürü 4 hafta sürdürülecek olursa, beze şişkinlikleri de yok olabilir. Sarılık ve dalak hastalıklarında da hindiba başarıyla kullanılabilir. Hindiba kökü, çiğ yenildiğinde veya kurutulup çay biçiminde kullanıldığında, kan temizleyici, sindirim kolaylaştırıcı, ter ve idrar söktürücü ve canlandırıcı etkilere sahiptir. Bu kökler kanı inceltir ve kanın koyu olması halinde başarıyla kullanılabilir. Eski bitki kitapları, hindiba yapraklarının ve köklerinin kaynatılarak, suyunun kozmetik olarak kullanıldığını yazıyorlar. Kadınlar gözlerini ve yüzlerini onunla yıkıyor ve böylece saf bir görünüm kazanabileceklerine inanıyorlardı. Bu bitki, kış dinlenmesine çekilen bitkilerden değildir ve yaprakları kar altında bile gelişir. Her yıl ilkbaharda, hindiba çiçeklerinden, çok lezzetli sağlığa yararlı bir pekmez yapılabilir (Referans1: M.Treben). Bu değerli bitki eskiden beri çok önemli bir yere sahip olmasına rağmen ne yazık ki, pek çok kişi tarafından tanınmaz ve zararlı bir ot olarak bilinir. ergenlik sivilceleri ısırgan otunun ve hindibanın kan temizleyici özelliklerini sayesinde iyileştirilebilirler. (Referans1: M.Treben)



Kullanım Biçimleri :

Çay hazırlamak: Yarım tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış kara hindiba kökü, bir su bardağı dolusu suya akşamdan eklenir, ertesi sabah kaynama derecesine kadar ısıtılır ve süzülür. Bu çay, kahvaltıdan yarım saat önceye ve yarım saat sonraya bölünerek, yudum yudum içilir.

Bitki salatası: Taze bitkinin köklerinden ve yapraklarından hazırlanır.

Çiçek sapları: Çiçekleriyle birlikte yıkanan kara hindiba sapları, çiçeklerinden ayrılarak, günde 5-10 tane yenebilir.

Hindiba Pekmezi : İki avuç dolusu kara hindiba çiçeği bir litre soğuk suya eklenir ve hafif ateşte kaynamaya bırakılır. Taşmak üzereyken ocaktan indirilir ve sabaha kadar bekletilir. Ertesi gün hepsi bir süzgece boşaltılır ve çiçekler iyice sıkılır. Bu suyun içine bir kilo şeker eritilir ve ince dilimler halinde yarım limon eklenir. ( limon suyu da sıkılabilir ). Daha fazla limon pekmezi ekşitebilir ! Tencere kapaksız olarak ocağa konur. Vitaminlerin yitirilmemesi için, ısının çok düşük olması gerekir. Fazla sıvı böylece, kaynamaya gerek kalmadan buharlaşır. Elde edilen kütle bir veya iki kere soğumaya bırakılarak, pekmezin en iyi kıyama gelmesi sağlanır. Uzun süre beklediğinde şekerlenmemesi için, yoğunluğunun fazla olmaması gerekir. Ama ince de olmamalıdır, yoksa bir süre sonra ekşimeye başlar. Kahvaltı ekmeğine sürülebilecek kıvamda, çok lezzetli ve ağdalı bir pekmez olmalıdır.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Veba otu

Vebaotu (Petasites officinalis) ırmak, dere ve orman kıyılarında yetişirVeba Otu. Kelotu olarak da bilinir. Şapka büyüklügündeki yaprakları hafif dişlidir ve alt tarafları gri tüylerle kaplıdır. Kirli beyazdan açık pembeye kadar degisebilen çiçekleri, sapın en ucunda, bir salkım biçiminde açarlar.

Salgın zamanlarında büyük önem kazanmış ve ateş düşürücü nitelige sahip olan kökü, çiçeklenme zamanından önce sökülür. Terletmeye yardımcı olan çayı, ateşlenme, soluk alma zorluğu, gut ve epilepsi (sara) hastalıklarında kullanılır. Gün boyunca , 1 veya 2 bardak yudumlanarak içilir. ((Çay Hazırlamak)

Büyük taze yaprakları , yalnızca burkulmaların ve yürüme sonucu ayakta olusan yaraların üstüne uygulanmakla kalmayıp , her tür kangren , habis çıban ve şiddetli yaralarda kullanılır. ((Yaprak Kompresi)

Modern şifalı bitki uzmanları tarafından ise özellikle kemoterapiden sonra kanser tümörlerinin azaltılması için önerilmektedir. Almanya 'da Petadolor markasıyla tablet halinde satılmaktadır . Aynı zamanda adet krampları, astım ve baş ağrısı için de kullanılmaktadır. Kanser tedavisinde kullanıldıgında, özellikle cerrahi operasyondan sonra etkili bir sekilde metastaz'ı (yayılma) önlemektedir.



Kullanım Biçimleri :

Çay hazırlamak: Yarım veya bir tatlı kasıgı ince kıyılmıs bitki kökü, aksamdan orta boy 1 su bardagı dolusu soguk suya koyulur, sabahleyin ılıklastırılır ve süzülür. Gün boyunca 1 veya 2 bardak yudumlanarak içilir .

Yaprak Kompresi: Yıkanan taze yapraklar, tahta bir tablanın üstünde merdane ile ezilerek lapa haline getirilir, hasta bölgenin üstüne yatırılır ve 1-2 saatte bir yenilenir.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Ökse otu

Ökseotu (Viscum album L.), yöresel olarak, çekem, purç, gökçe, gevele, güvelek ve gövelek adlarıyla tanınır. Saçak köklerinin yardımıyla yapraklı ağaçlarda (elma, armut, söğüt, kavak), çam ve köknar gibi yumuşak odunlu ağaçlarda asalak (parazit) olarak yaşayan, hayatımızdan ayrı düşünemeyeceğimiz bu bitkiyi kim tanımaz ki! Kendisini barındıran ağacın yüksek dallarının üstünde yuvarlak bir top biçiminde yetişir. Her zaman yeşil olan yaprakları deriyi andırır ve sarımsı yeşildir. Kışın kelebek kanatlarını andıran yapraklarını dökmez. Meyveler bezelye veya nohut büyüklüğünde, parlak, beyaz renkli ve cama benzer, içi kaygan ve yapışkandır. Bu beyaz yapışkan madde insanlar için zehirlidir.Ama onları iştahla yiyen kuşlara hiçbir zararı dokunmaz. Kuşlar, bitkinin yapışkan tohumunu gagalarına alıp dallara sürterek veya kursaklarında yumuşattıkları meyve çekirdeklerini dalların üstüne dışkılayarak yeni bitkilerin kök salmasını sağlarlar. Bu tohum ne suyun içinde, ne toprakta ne de başka bir ortamda filizlenemediği (kök salamadığı) için, bitki ancak bu şekilde üreyebiliyor. Ökseotu bu şekilde çoğalmayı kuşlara borçlu olduğu halde, bazı yörelerde aynı yapışkan madde kuşlar için tuzak olmaktadır . Bu yapışkan madde çubuklar üzerine sürülmekte ve küçük kuşları yakalamak için "ökse" olarak kullanılmaktadır. Bitki rezin, saponinler, organik asitler, alkaloitler, viscotoxin, acetylcholin, lectine, inosit ve müsilaj taşımaktadır. Çok eski çağlardan beri şifalı özelliği bilinir. İnce kıyılarak gölgede kurutulan yapraklar ve küçük saplar, yalnızca ekim başından aralık ortasına kadar ve mart-nisan aylarında toplanır. Bu zamanın dışında şifalı güce sahip değildir. Toplama konusunda bir uyarı daha: Mart ve nisan aylarında bitki daha meyve vermemiştir. Bu durumda, yapışkan meyvelerle uğraşmak gerekmeyeceği için, yaprak ve sapları mart- nisan aylarında toplamak daha kolay olur.

Ökseotu - Büyütmek için TIKLAYINIZÖkseotu, yani yapraklar ve saplar hiçbir biçimde zehirli değildir, ama meyveleri, ağız yoluyla kullanılırsa zehirlidir! İçyağı ile karıştırılarak merhem haline getirildiğinde, donuklarda, dıştan başarıyla kullanılır. Ökseotu, salgı sistemini en iyi biçimde etkileyebildiği için, yetkin bir metabolizma etkileyici bitki olma özelliğine de sahiptir. Hormon dengesinin bozuk olduğu hallerde bitki çok başarılı olur. Bu durumlarda, günde en azından 2 bardak çay, sabahları ve akşamları olmak üzere içilebilir. Atar damar sertliğinde ökseotu oldukça etkili olabilir . Kalp krizi riskine karşı da önerilecek bir şifalı bitkidir ve önceden, aksatmadan bitki çayı içildiğinde, bu tür bir problemle hiçbir zaman karşılaşılmayabilir. Eğer bir kalp krizi atlatılmışsa, 6 hafta boyunca günde 3 bardak, 3 hafta boyunca günde 2 bardak ve 2 hafta boyunca günde 1 bardak bitki çayı içilebilir. Ama bu kürün uygulanışı, ilk bardak kahvaltıdan önce ve sonra, ikinci bardak öğle yemeğinden önce ve sonra, olmak üzere, hep yarım bardak olarak içilmelidir. Bitki çayı, kan durdurucu olarak da kullanılır. Soğuk olarak buruna çekildiğinde, burun kanamasını durdurur. Bitkide, bünye düzenini normalleştiren maddeler bulunduğu için, yüksek tansiyon aşağı çekilirken, alçak tansiyon da yükseltiliyor. Böylece, rahatsız olan kalp rahatlar ve görevini rahatça yapabilecek bir ortam oluşur. Kanın kafaya basıncı, kulakların uğuldaması ve görme bozuklukları biçiminde kendini gösteren anormal kan basıncı (yüksek tansiyon) halleri de düzene girebilir. Kişinin pek çok görevi üstlenmek zorunda olduğu günümüzün hızlı yaşam biçiminde, insanlığın bu tür yardımcılara gerçekten ihtiyacı var.

Günde 2-3 bardak bitki çayını yudumlayarak içtiğinizde, sizin kalbiniz ve kan dolaşımınız da normale dönecek ve çalışma gücünüzü tam anlamıyla kazanabileceksiniz. Ne olursa olsun, yılda bir kere 6 hafta süreli bir ökseotu çay kürü uygulanmalıdır. Kan dolaşımı ve tansiyon, bu 6 hafta içinde normale dönecektir. Bu durumun değişmemesini sağlamak için, yıl boyunca, bir bardak bitki çayı sabahları içilmelidir. Kadınlar da ökseotu çayı içmelidirler! Normale dönen tansiyon sayesinde, dölyatağı (rahim) ve adet görme düzensizlikleri önlenmiş olur. Özellikle aşırı olan adet kanamaları ve loğusalık kanamaları böylece kontrol altına alınmış olur. Menopoz döneminde, kalp çarpıntısı ve düzensizlikleri, duygu coşkunlukları, korku ve soluk alma zorluklarına karşı, birkaç ay boyunca bitki çayı içilmelidir. Böylece tüm bu rahatsızlıklar ve düzensizlikler sona erecek ve kişi, menopoz döneminde olduğunu duyumsamayacaktır bile. Taze bitki özsuyu, kadının kısırlığına da yardımcı olabilir. Taze Ökseotu sap ve yaprakları güzelce yıkanarak, ince kıyılır ve nemli durumdayken mikserde suyu sıkılır. Bu özsudan 25 damla, biraz suyun içinde, kahvaltıdan yarım saat önce ve yatmadan önce alınır. Son zamanlarda, ökseotu, kanserden koruyucu ve kansere karşı etkili ilaçlarda kullanılmaya başlandı. Deneyimler, şifalı bitkilerin her zaman nasıl temizleyici ve hastalıkları iyileştirici özelliklere sahip olduklarını kanıtlıyor.(Referans1 ve 4)

Ökseotu meyvalarının yakı sakızı ile ezilmesi sonucu elde edilen karışım,Gaziantep, Urfa ve Van yöresinde yakı halinde romatizma ağrılarının giderilmesinde kullanılmaktadır. Ayrıca ezilmiş meyvalar çıban üzerine konarak; çıbanın açılması ve cerahatın dışarı çıkması sağlanır.

UYARILAR: Ökseotunun meyveleri insanlar için zehirlidir ve kesinlikle içten (dahilen) kullanılmamalıdır.

Kullanım Biçimleri:

Çay hazırlamak: Ökseotu çayı yalnızca soğuk suda hazırlanır! İnce kıyılmış yarım tatlı kaşığı bitki (yaprak ve sap), orta boy bir su bardağı dolusu soğuk suda gece boyunca bekletilir, sabahleyin hafifçe ısıtılır ve süzülür. Çay gün boyuna yayılarak yemeklerden önce ve yemek aralarında yudumlanarak yavaş yavaş içilir. Eğer gün boyunca fazlaca içilmesi gerekiyorsa, hazırlanan çay bir termosta saklanabilir.

Taze Bitki Özsuyu: Taze yapraklar ve ilk saplar yıkanır ve nemliyken mikserde sıkılır.

Merhem Hazırlamak: Taze beyaz meyveler ezilerek, içyağı veya tereyağı ile iyice karıştırılır ( Sadece dıştan kullanılır ).
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kucukkadinlarfan.all-up.com
Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
Neslihan


Mesaj Sayısı : 163
Yaş : 27
Nerden : Neslimle maçtan =]
Kayıt tarihi : 16/08/08

$ifalı Bitkiler Empty
MesajKonu: Geri: $ifalı Bitkiler   $ifalı Bitkiler Icon_minitimeC.tesi Ağus. 16, 2008 10:57 pm

Eğir Kökü

Eğir (Acorus calamus), azakeğeri, ve hazambel olarak da bilinen bu su bitkisi, genellikle göllerin, su birikintilerinin ve durgun suların kıyılarında yetişir. Kıyı çamurunda yatay olarak gelişen kökten çıkan kılıç biçimindeki yapraklar 1 m' ye kadar yükselir. Yassı bir yapıya sahip olan sapın ortasında, konik biçiminde yeşilden kahverengi- sarıya kadar değişebilen bir koçan vardır. Çok yıllık, otsu bir bitkidir. Yaprakları şerit biçiminde, kenarları kıvırcıklı, kokulu ve boyuna çizgilidir. Çiçekler 5-9 cm uzunlukta bir başak durumunda toplanmışlardır. 1550 yıllarında Türkiye'den Avrupa'ya tıbbi bitki olarak götürülmüş ve bu şekilde Avrupa'ya yayılmıştır. Anadolu'da Sapanca, Yeniçağa ve Beyşehir göllerinin kenarlarında yetişmektedir. Başparmak kalınlığında ve 1 metre kadar uzun olabilen kökü, tazeyken kokulu bir acılığa sahiptir. Kurutulduğunda bu etkinlikleri azalır. İlkbahar başlangıcında veya sonbahar sonunda toplanır. Dış kabuğu soyulduktan sonra veya soyulmadan güneşte kurutulur. %1,5-3,5 arasında uçucu yağ taşır. Bu yağda asamil alkol, ögenol ve asaron bulunmaktadır. (Referans2: Prof. Dr. Turhan Baytop)

Eğir kökü güçlendirici etkileri nedeniyle, yalnızca sindirim sistemi genel güçsüzlüğünde, mide ve bağırsak gazlarında ve koliklerinde kullanılmakla kalmayıp, beze ve gut hastalıklarında da büyük bir başarıyla yardım eder. Tembel midelerin ve bağırsakların ısıtılmalarında ve salgılardan arındırılmalarında bitki çok başarılıdır. Metabolizma ve bağırsak tembelliklerinde olduğu kadar, kansızlık solgunluklarında ve ödemlerde de önerilir. Kilolarını iyi beslenmemekten ötürü yitirmemiş olan çok zayıf kişiler, eğir kökü çayı içmeli ve arada sırada, eğir kökü katkılı banyolar alabilirler. Bitki, iştahsızlığı giderir, böbrek rahatsızlıklarında yardım eder ve tüm bedenin temizlenmesini sağlar. Hatta son zamanlarda çocuklarda sıkça görülmeye başlanan, tahıl alerjilerinde bile, eğir çayı yardım eder. Kurutulmuş kök yavaş yavaş çiğnendiğinde, kişiyi sigara alışkanlığından kurtarabilir. Taze eğir kökünün özs

Kullanım Biçimleri:

Çay hazırlamak: Yarım tatlı kaşığı ince kıyılmış veye öğütülmüş kök, orta boy bir su bardağı dolusu soğuk suya akşamdan eklenir, gece boyunca demlenmeye bırakılır, sabahleyin ılıklaştırılır ve süzülür. Çay içilirken ılık olmalıdır.

Oturma banyosu (Tam Banyo): 200 gr kadar ince kıyılmış eğir kökü, akşamdan 5 litre soğuk suya eklenir, sabahleyin kaynama derecesine kadar ısıtılır ve demlenmesi için kısaca beklendikten sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Papatya

Mayıs papatyası (Matricaria chamomilla L.), ülkemizde adi papatya, babunç, tıbbi papatya yada sadece papatya adlarıyla bilinir. Papatya; genelde balçıklı topraklarda, orman çayırlıklarında, eğimli topraklarda, tahıl, mısır, patates ve şalgam tarlalarında yetişir. Gitgide yaygınlaşan yapay gübre ve kimyasal ilaçların kullanımı yüzünden, çok değerli papatyamızın yaşama alanları her geçen gün biraz daha daralmaktadır. Fakat, kar yağışlı kışlardan ve yağmurlu ilkbaharlardan sonra alışılmıştan daha fazla yetişir. Yabani papatya ile arasındaki fark, sarı çiçek tabanının içinin oyuk ve kokusunun daha etkili ve hoş oluşudur. Çiçekler sapsız olarak, mayıstan ağustosa kadar, öğlen güneşinde toplanmalıdır.

Çocuklara özellikle, kramplarda ve karın ağrılarında papatya çayı içirilebilir. Papatya çiçeği, gaz birikiminde, ishalde, deri döküntülerinde, mide rahatsızlıklarında ve balgamlanmalarda yardım eder. Ayrıca, adet görme aksaklıklarında, adet görememe hallerinde ve daha başka nitelikteki, dölyatağı (rahim) şikayetlerinde, uykusuzluk, testis iltihabı, yüksek ateş, yara ve diş ağrılarında yardımcı olabilir. Papatya, terletici, sakinleştirici ve kramp çözücü etkilere sahip olmasının yanı sıra, her tür iltihaplanmalarda ve özellikle mukoza iltihaplarında dezenfeksiyon ve iltihap kurutucu olarak kullanılabilir. Göz ve gözkapağı iltihaplarında, kaşıntılı ve akıntılı deri döküntülerinde dıştan kompres ve yıkama olarak, diş ağrısında gargara olarak ve ayrıca yaraların yıkanmasında kullanılır. Bir olay yüzünden kızgınlığa kapıldığınızda veya sinirlendiğinizde, hemen bir bardak papatya çayı içiniz; kalbiniz zarar görmeden, hemen sakinleşeceksiniz. Ağrılı bölgelere, kurutulmuş papatya ile doldurulmuş sıcak yastıklar koymak (Bitki Yastığı) da özellikle önerilir. Yatıştırıcı etki içeren papatya banyoları ve yıkanmaları da tüm sinir sistemini en iyi biçimde etkiler. Ağır hastalıklardan, bitkinlik hallerinden sonra kendinizi çok iyi hissetmeye başlayacak ve rahatlayacaksınız. Yüz ve cilt güzelliği bakımında da papatyayı unutmamalısınız. Kaynatılmış bitki suyu ile haftada bir kere yüzünüzü yıkayacak olursanız, cildinizin nasıl tazelendiğini ve sağlıklı bir renk kazandığını göreceksiniz. Saç bakımında da, özellikle saçları açık renk olanlar, kaynatılmış papatya suyu kullanmalıdırlar. Böyle yıkanacak olurlarsa, saçlarınız güzelleşecek ve göz okşayıcı parlaklık kazanacaktır. Papatya merhemi, basura karşı kullanılabilir. Papatya buğusu kullanarak, nezle ve sinüzit kısa sürede iyileştirilebilir. Antik çağda bile, sinir ağrıları ve romatizma, papatya yağı ile masaj yapılarak tedavi ediliyordu. Eski bitki kitaplarında yazdığına göre, papatya yağı, organların yorgunluğunu alır ve kaynatılmış bitki lapası hasta mesanenin üstüne uygulandığında, ağrıları hafifletebilir.

Bakınız-----> Alman Papatyası Ekstresi (Chamomile)

Kullanım Biçimleri:

Çay hazırlamak: Yarım veya bir tatlı kaşığı dolusu çiçek, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır (Kaynatılmaz), 8-10 dakika demlendikten sonra süzülür.

Banyo katkısı: Tam banyo için dört avuç dolusu, yüz veya saç yıkamak için bir avuç dolusu papatya çayı haşlanır, 10 dakika demlendikten sonra banyo suyuna eklenir.

Kompresler: Bir bardak kaynar süt, bir yemek kaşığı dolusu çiçeğin üstüne dökülür, demlenmesi için 8-10 dakika beklenir ve posası süzüldükten sonra sıcak sütle kompresler yapılır.

Bitki yastığı: Keten bezinden yapılmış bir yastık, kurutulmuş çiçeklerle doldurulur ve ağzı dikilir. Kuru bir tavda iyice ısıtılır ve hasta organın üstüne koyulur.

Papatya yağı: Güneşli havada toplanmış çiçekler, bir şişenin içine gevşekçe doldurulur ve üstüne sızma zeytinyağı, çiçekleri örtecek kadar eklenir. Şişe 14 gün boyunca, arada bir çalkalanarak ve kapağı açılarak, güneşte bekletilir. süre sonunda tülbentten süzülür ve koyu renkli şişelerde, serin bir yerde saklanır.

Papatya merhemi: 250g içyağı ( veya margarin ) tavada iyice kızdırılır ve iki avuç dolusu taze çiçek içine eklenir. Tavadakiler köpüklenmeye başlayınca karıştırılır, ağzı kapanarak serin bir yere bırakılır. Ertesi gün yeniden ısıtılır, tülbentten geçirilerek süzülür ve cam veya porselen merhem kaplarına aktarılır. Buzdolabında saklanmalıdır.

Papatya Buğusu: İçinde su kaynayan bir kabın üstüne yerleştirilen süzgecin içine, taze veya kurutulmuş bitkiler konduktan sonra, süzgecin üstü kapanır. Bir süre sonra , yumuşamış olan bu sıcak bitkiler çıkan buhar genize çekilir.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Alıç


Alıç (Crataegus oxyacantha);10 metreye kadar yükselebilen, dikenli, beyaz veya pembe çiçekli bir ağaçtır. Meyveleri 6-10 mm çapında, 1-3 tohumlu, esmer-kırmızı veya kırmızı renklidir. Hafif ekşimsi lezzetli meyveleri yenilmektedir. Alıç ağacının yaprak, çiçek ve meyveleri Orta Çağdan beri özellikle kalp destekleyici ve kalp-damar sistemi fonksiyonlarını normalize etmek için kullanılmaktadır. Herbiri, bitkiye çok güçlü antioksidant özellikler veren flavonoid (flavonlar) bileşikleri açısından oldukça zengindir. Alıç, kalp-damar sistemi (cardiovascular system) üzerinde pozitif etkiler gösteren 3 grup ana bileşik içerir. Bu bileşikler; triterpenoid saponinler (triterpenoid saponins), aminler (amines) ve flavonlar (flavonoids) ’ dır. Alıç’ ın antioksidant etkisi, serbest radikal oluşumunu engelleyerek (inhibe ederek) kalbin tümünü olumlu yönde etkilemektedir. Avrupalı araştırmacılar, bu bitkinin kalp ve beyne olan kan akışını ve kalbin kasılma gücünü artırdığını, kalbi düzensiz atışlara (kalp ritm bozukluğu) karşı koruduğunu ve kan basıncını (tansiyon) dengelediğini göstermişlerdir. Alıç içerisindeki etken maddeler kalp kasları dejenerasyonunda ve koroner damarlardaki daralmalar sonucu gerekli miktarda kanın ve oksijenin kalp kaslarına gönderilememesi durumundaki oksijen yetersizliğine karşı da kalbin korunmasına yardımcı olmaktadır.

Alıç, damarları genişleten bioflavononid’ ler açısından da oldukça zengindir. Bu bileşikler çok güçlü antioksidanlar olup; kalbe oksijen ve kan akışının artmasına yardımcı olurlar. Bu durum kalbin kan deveranı için harcamak zorunda olduğu gücü azaltır ve kalbi rahatlatır. Ayrıca bioflavonoid maddeler kan damarlarının çeperlerini güçlendirir ve vücudun diğer bölgelerine olan kan akışını da düzenler. Alıç içerisindeki bileşiklerin kolesterolü ve damarlardaki plaket oluşumunu da azalttığı gösterilmiştir. Kalp hareketlerini yatıştırıcı ve düzenleyici olarak, tehlikesizce uzun zaman kullanılabilir. Alıç, çeşitli kalp ve kan dolaşımı hastalıklarında rahatlıkla kullanılabilecek ender bitkilerden en başta gelenidir. Kalp ritim bozuklukları (arrhythmias), sinirsel kalp çarpıntıları, kalp yetmezliği, ağır enfeksiyon hastalıkları sonrasındaki kalp kasları zafiyeti, kalp krizi sonrası, yüksek kan basıncı, damar sertliği alıç meyvesinin başarıyla kullanılabileceği alanlardır. Alıç, bedendeki sıvı birikimlerinin dışkılanmasını da sağlayabilir. Ayrıca; sinir sisteminde yatıştırıcı, spazmları azaltıcı, idrar söktürücü etkileri de vardır. Alıç’ ın içerdiği maddelerde vücudda birikme, zehirlilik ve alışkanlık yapma gibi özellikler olmadığından uzun süreli kullanıma uygundur.


Kullanım Önerisi: Yemeklerle birlikte, günde 3 defa 1 kapsül alınabilir. Bilinen herhangi bir yan etkisi yoktur.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kucukkadinlarfan.all-up.com
Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
Neslihan


Mesaj Sayısı : 163
Yaş : 27
Nerden : Neslimle maçtan =]
Kayıt tarihi : 16/08/08

$ifalı Bitkiler Empty
MesajKonu: Geri: $ifalı Bitkiler   $ifalı Bitkiler Icon_minitimeC.tesi Ağus. 16, 2008 11:01 pm

Kekik

Kekik (Thymus serpyllum, Thymus vulgaris) çimenlik tarla kıyılarında, orman kıyılarında, ve çayırlardaki karınca yuvalarının üstünde yer almaktan hoşlanır. Güneş ve sıcak istediği için, toprak sıcaklığının fazla olduğu kayalık ve dağlık bölgelere çoğalır. Güneşli öğlen sıcaklarında menekşe renkli çiçeklerinden yayılan güzel koku, arıları ve böcekleri kendisine çeker. Kendilerine özgü bir kokuya sahip olan bu çiçekler beni çocukluğumdan beri etkilemiştir. Ülkemizde kekik adı altında Origanum (Mercanköşk türleri) türlerinden elde edilen drogun satışı yapılmaktadır. Eterli uçucu yağ; Thymol (%50 civarında), Carvacrol, Borneol, Cymol, Pimen, Tanen ve flavonlar içerir. Öncelikle baharat olarak kullanılır. Yağlı ve ağır yemeklerin tadını zenginleştirir, sindirimi kolaylaştırır. Şifalı bitki olarak kekik; öncelikle kramp çözücü, dezenfekte edici ve balgam söktürücü olarak kullanılır. Akciğer ve bronşlar, mide ve bağırsaklar, kekiğin başlıca kullanım alanlarıdır. Bitkinin önemli etken maddesi olan eterli uçucu yağlar kana karışıp, bronşiyal kasları etkileyerek, krampları çözebilir. Aymı zamanda o bölgelerde bakteri oluşumunu önler. Öksürük ve üst solunum yolları iltihabında çay içimi ve gargara biçiminde kullanılabilir. Kekik iştah açar ve sindirim sistemini uyarır. Sindirim sisteminde görülen ekşimeler ve kramplı ağrılar bir bardak kekik çayı ile geçiştirilebilir, kötü kokulu ve yumuşak dışkı normalleşir. Boğmaca ve öksürük, sinir sistemi zafiyeti, romatizma ve bağırsak hastalıklarına karşı, çay içiminin yanısıra, kekik banyoları da çok yararlıdır. Güçzüz, zayıf ve solgun çocuklara da kekik banyosu yaptırılabilir. Kekik çayı ile ayrıca adet kanamaları dengelenebilir, adet zamanlarındaki kramplı ağrılar geçiştirilebilir, ergenlik sivilceleri iyileştirilebilir. kekik çayı içimi ve kekikle karıştırılmış bal yenmesiyle organizma güçlendirilebilir ve dengeye kavuşturulabilir. Kekik tentürü friksiyonları ile (ovarak sürme) romatizmal ağrılar, sinirsel rahatsızlıklar ve organ titreklikleri tedavi edilebilir. Sıcak kekik yastıkları ağrılı bölgenin üstüne konularak büyük rahatlıklar sağlanabilir. Bu küçük bitki yastıklarını herkes hazırlayabilir. Kekik, öksürük ve mide rahatsızlıklarına karşı başka bitkilerle karıştırılarak daha da başarılı biçimde kullanılabilir.

Kekik - Büyütmek için TIKLAYINIZKekik çayı, bedenin değerli organlarını temizler. Sabahları kahve veya çay yerine bir bardak kekik çayı içen, etkisini kısa sürede fark edecektir: Zeka keskinliği, midede rahatlık, sabah öksürüğüne tutulmamak ve genel bir rahatlık. Kekik, papatya ve civanperçemi, güneşli havada toplanıp, bir kuru bitki yastığı hazırlanır. Bu yastığı uygularken, bir yandan da aynı bitkilerin karışımından hazırlanmış çay içildiğinde, sinirsel yüz ağrıları iyileşebilir. Eğer aynı zamanda kramp da varsa, kurutulmuş kurtpençesi yastığı uygulamak gerekir. Kekik, çiçeklenme zamanı olan haziran- ağustos arasında toplanır ve öğlen sıcağında toplananları en etkili olanlarıdır. Kekik yağı, kötürümlükte, kalp krizlerinde, organ sertleşmesinde (skleroz ), kas erimesinde, romatizmada ve burkulmalarda kullanılabilir. Mide ve dölyatağı kramplarında bitkinin içten ve dıştan kullanılması önerilir. Günde 2 bardak kekik çayı içilmelidir. Dıştan kullanıldığında, bitkilerin sap ve çiçeklerinden hazırlanmış bir kuru bitki yastığı uygulanmalıdır. Yatmadan önce bu yastık sıcak hava ile ısıtılır (kaloriferin üzerine koyarak veya saç kurutma makinası kullanılabilir) ve midenin veya dölyatağının (rahim) üstüne koyulur. Tümörlerde, eziklerde ve eskimiş romatizmalarda da bu yastık önerilir. Solunum yolları hastalıklarında, kekik, sinirliot ile birlikte çok eski zamanlardan beri kullanılmakta olan etkili bir yöntemdir. Balgamlı bronşitlerde, bronşiyal astımda ve hatta boğmacada, kekik ile sinirliot karışımını çayı, limon ve nöbet şekeri ile karıştırılarak, günde 4-5 bardak içilebilir. Zatürre tehlikesine karşı bu çay saatte 1 yudum içildiğinde etkisini gösterecektir. Kekik'in, alkol bağımlılığına karşı kullanılabileceğini de unutmamak gerekir. Bir avuç dolusu bitki, 1 litre kaynar suda haşlanır ve demlenmesi için 2 dakika beklenir. Çay termosa koyulur ve hastaya 15 dakikada 1 yemek kaşığı içirilir. Sonra mide bulanması, kusma, dışkı ve idrar çıkarma, terleme, yemek ve içmek için duyulan büyük iştah izler. Bu uygulama doğal olarak bir kerede kalmamalı ve gerektiğince yinelenmelidir. Kekik, sara krizlerine karşı da önerilebilir. Günde 2 bardak içilen bitki çayı yalnızca krizler arasında değil, yıl boyunca, 10 günlük aralarla 2-3 haftalık kürler halinde uygulanmalıdır.

UYARILAR : Kekik Çayı, içerisindeki en etkili madde olan eterli uçucu yağın (Thymol) yitirilmemesi için hiçbir zaman kaynatılmaz! Hamilelerin (Düşükleri kolaylaştırır ve bebeğin rahimden çıkmasını çabuklaştırır.) kullanmaması tavsiye edilir. Önerilen dozlar aşılmadığında, bilinen hiçbir yan etkisi yoktur. Fakat kekik yağının içten kullanımında aşırılığa kaçılması, tiroid bezinin işlevini arttırabilir. Bu nedenle guatr hastalarının kekik yağını kullanmaması tavsiye edilmektedir. Kekik çayı içimi ise böyle bir duruma yol açmaz.

Kullanım Biçimleri:

Çay hazırlamak : Yarım veya bir tatlı kaşığı kurutulup, ince kıyılmış kekik,orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, üstü kapatılarak 8-10 dakika demlendirilir ve süzülür. Günde 2-3 bardak yeni demlenmiş olarak, aç karnına veya öğün aralarında, soğutulmadan ve yudumlanarak içilir.

Kekik Banyosu: 70-100 gr kurutulmuş kekik bir tülbentin içine gevşekçe bağlanarak 2-3 litre soğuk suya eklenir. Kaynama derecesine kadar ısıtıldıktan sonra (kaynatılmaz), üstü kapalı olarak 15 dakika demlendirilir. Tülbentteki posa iyice sıkıldıktan sonra sıcak banyo suyuna (Küvet) eklenir. Banyo suyu sıcaklığı 37-38 derece arasında olmalıdır ve banyo süresi 15-20 dakikayı aşmamalıdır. Bu süre boyunca küvet içerisinde oturularak yapılan banyodan sonra üşütülmemeli ve bir bornoza sarılınarak yatakta bir süre dinlenilmelidir.

Kekik Tentürü : Öğlen güneşinde toplanmış ve ince kıyılmış çiçekli dallar, gevşekçe, bir şişenin boğazına kadar doldurulur, üstüne konyak veya 35-40 derecelik etil alkol, bitkilerin üstüne çıkana kadar eklenir.14 gün boyunca, arada bir çalkalanarak, güneşli ve sıcak bir ortamda bekletilir, sonra tülbentten geçirilerek süzülür. Koyu renkli şişelerde, serin bir ortamda saklanmalıdır.

Bitki yastığı: Öğlen güneşinde toplanıp kurutulmuş çiçekli dallar, ince kıyılarak keten bezinden yapılmış bir yastığa doldurulur ve ağzı dikilir.yatmadan önce sıcak, kuru hava ile (Örnek : Kaloriferin üzerinde veya saç kurutma makinası kullanılabilir) ısıtılır ve hasta organın üstüne koyulur.

Kekik Yağı: Aynı tentür işlemi gibidir, konyak yerine, sızma zeytinyağı kullanılır. Bir şişenin içine doldurulan çiçeklerin üstüne sızma zeytin yağı eklenerek, 10 gün güneşte bekletilir ve kullanılacak kadarı süzülür.

Karışım: Öksürüğe karşı, 2 ölçü kekik, 1 ölçü sinirliot, 1 ölçü ezilmiş anason iyice karıştırılır. Bir tatlı kaşığı bitki "Çay Hazırlamak" başlığı altında belirtildiği şekilde demlenir ve balla tatlandırılarak, küçük yudumlarla içilir.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Mısır


Mısır (Zea mays L.) bir kültür bitkisidir.Bütün dünyada yetiştirilir. Dişi çiçeklerden alınan püsküller, ince bir tabaka halinde, gölgelik bir yerde kurutulur.

Dış Görünüş: Açık esmer veya kırmızı esmerimsi renkli, hafif ve özel kokulu, tadsız, 1 mm kadar genişlikte, uzun liflerden ibarettir.

Bileşim: Karbonhidratlar, potasyum, sodyum ve kalsiyum tuzları taşır.

Etki ve Kullanılış: İdrar söktürücü ve taş düşürücü olarak kullnılır.

MISIR YAĞI: (Oleum Maydis)

Mısır nişastası elde edilmesi esnasında ayrılan mısır embriyonunun sıkılması ile elde edilen bir sıvı yağdır. Doymuş yağ asidi oranının düşük olması nedeniyle, damar sertleşmesi olan hastalara, yemek yağı olarak tavsiye edilmiştir.

MISIR KARASI:

Mısır koçanında urlar meydana getiren Ustilago maydis (DC.) Corda (Ustilaginaceae) isimli mantarın sporlarıdır. Sporlar siyah renkli ve kömür tozu görünüşünde olup mısır taneleri yerinde oluşan urların içinde bulunur. Halk arasında haricen kan kesici olarak kullanılmaktadır. Çavdar mahmuzu (Secale Cortunum) 'na benzer bir etkisi olduğu bilinmektedir. Mısırkömürü ve mısıryanığı gibi isimlerle de bilinir.

MISIR PÜSKÜLÜ:

Misir - Büyütmek için TIKLAYINIZSon zamanlarda mısır ekimi yaygınlaştı. Çiçeklenme zamanında mısır püskülleri görülmeye başlar. Bitkinin şifalı bölümü işte bu püsküllerdir. Çiçeklenme zamanı temmuzdan ağustosa kadar sürer. Mısır püskülleri, döllenme başlamadan önce kesilir ve gölgede kurutulur. Güvenilir bir idrar sökücü gerektiğinde, aynı zamanda etkili ve başka hiçbir zararı olmayan zayıflatma ve bedendeki yağı azaltma ilacı olarak kullanılan mısır püskülü çayı içebilirsiniz. Mısır püskülü tam olarak kurutulmadan uzun süre saklandığında, idrar söktürücü özelliğini yitirir ve dışkılamayı kolaylaştırır. Mısır püskülü çayı, taş yapıcı idrar yolları hastalıklarında, kalp ödeminde ve başka ödemlerde olduğu kadar, böbrek iltihabı, mesane nezlesi, romatizma ve gut hastalığında da başarıyla kullanılabilir. Ayrıca, çocukların ve yaşlıların yatağa işeme hallerinde ve böbrek sancılarında da yardımcı olur. Tüm bu rahatsızlıklarda, her 2-3 saatte bir yemek kaşığı dolusu çay alınmalıdır.



Kullanım Biçimleri:

Çay hazırlamak: Bir tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış mısır püskülü, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır, 3-5 dakika demlendikten sonra süzülür. Tatlandırılmadan günde 3 bardak içilir.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Kırlangıç otu

Kirlangiçotu - Büyütmek için TIKLAYINIZKırlangıçotu (Chelidonium majus L.), temre otu olarak da bilinir. 30-80cm yüksekliğindeki bitki, mayıstan sonbahar ortalarına kadar çiçeklenir. Yapraklarının uçları dişlidir ve meşe yapraklarını andırır. Gövdesinden ve saplarından portakal sarısı, koyu bir sıvı çıkar. Genellikle ormanların güney kıyılarında, duvarların ve çitlerin dibinde ve moloz yığınlarının üstünde yetişir. Yaz ne kadar sıcak ve ormanların güney kıyıları ne kadar kuru olursa olsun, bitkinin gövde ve saplarından portakal renkli koyu sıvı her zamanki incelikte elde edilebilir. Kışın her yer karla örtüldüğünde bile, eğer yetiştiği yere dikkat edilmişse, kırlangıç otu kar altında bulunabilir. Avrupa ve Kuzey Anadolu'da yetişir. Alkoloitler (kelidonin ve türevleri %0,31) taşımaktadır.

Kirlangiçotu - Büyütmek için TIKLAYINIZBitki, kan temizleyici ve kan yaptırıcı etkiye sahiptir. Isırgan otu ve civanperçemi eşliğinde, lösemide kullanılabilir. (100' er gr ısırganotu, civanperçemi ve Kırlangıç otu karıştırılır ve ince kıyılmış karışımdan 1 tatlı kaşığı dolusu btki ortaboy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır (Kaynatılmaz). 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Öğün aralarında yavaş yavaş yudumlanarak günde 3 bardak içilir.) Akciğer hastalıklarında, İyice yıkanmış taze bitki mikserde sıkılarak özsuyu elde edilir ve iki misli ılık suyla karıştırılarak, gün boyunca yudumlanarak içilir. Kan ve karaciğer temizleyici özelliğinin yanı sıra, metabolizma üzerinde de çok olumlu etkilere sahiptir. Safrakesesi, böbrek ve karaciğer hastalıklarında başarıyla kullanılabilir. Şaraba yatırıldığında ( 30 g kırlangıç otu, kökü ile birlikte, 1-2 saat boyunca, yarım litre beyaz şaraba yatırılır ), sarılığı çok çabuk iyileştirebilir. Ağrılı basurlarda, idrar yaparkenki yanmalarda ve sancılarda önerilir. Bu durumlarda, bitki özsuyu ılık suyla veya bitki çayıyla karıştırılarak, günde 2-3 bardak yudumlanarak içilir. Taze bitkinin özsuyu, dıştan, kötü karakterli deri hastalıklarda, nasır, siğil ve iyileştirilemeyen temriyelerde kullanılır. Katarakt ve göz saydam tabakasındaki lekeler yavaş yavaş kaybolur. Bitki özsuyu, göz ağtabakası kanamasına ve çözülmesine karşı bile yardımcı olabilir. Bir bitki yaprağı alınır ve yıkandıktan sonra nemli parmakların arasında ezilir. Böylece elde edilen nemlilik, işaret parmağı ile gözpınarlarına sürülür. Doğrudan göze sürülmediği halde, bu etkili maddeyi göz hemen emer. Bu kullanma biçimi, katarakt, görme zayıflığı ve yorgun düşen sağlıklı gözler için de geçerlidir.

Kullanım Biçimleri :

Çay hazırlamak: Yarım tatlı kaşığı bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır. 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Aksi belirtilmedikçe günde 1-2 bardak çay yeterlidir. Kullanım süresi 2 haftadır.

Bitki özsuyu: Yapraklar,saplar ve çiçekler yıkanır ve kurumadan, ince kıyılarak mikserde sıkılır.

Bitki tentürü: Eczanelerden satın alınabilir (Almanya ve Avusturya )
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kucukkadinlarfan.all-up.com
Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
Neslihan


Mesaj Sayısı : 163
Yaş : 27
Nerden : Neslimle maçtan =]
Kayıt tarihi : 16/08/08

$ifalı Bitkiler Empty
MesajKonu: Geri: $ifalı Bitkiler   $ifalı Bitkiler Icon_minitimeC.tesi Ağus. 16, 2008 11:05 pm

Sarımsak

Sarımsak veya sarmısak (Allium sativum L.), 25-30 cm yükseklikte, yeşilimsi beyaz veya pembe çiçekli, otsu bir kültür bitkisidir. Nadir olarak tohum bağlar. Bu nedenle soğancıkları (diş) ile üretilir. Ülkemizde “Beyaz sarımsak” ve “Siyah sarımsak” olmak üzere 2 çeşit yetiştirilmektedir. Vatanının orta Asya stepleri olduğu sanılmaktadır. Beyaz veya pembemsi renkli, az adette soğancıkdan (diş) meydana gelir. Dişlerin hepsi bir arada bir kabuk tarafından sarılmışlardır. Çok kuvvetli ve keskin bir kokusu ve yakıcı bir lezzeti vardır.

Bileşim: Karbonhidratlar (sakkaroz, glikoz), vitaminler (A, B, C ve E) ve eterli uçucu yağ (alliin, allicin, ajoen) , scordein, selen ile dişilik ve erkeklik hormonlarına benzer maddeler taşımaktadır. Bu uçucu yağda özellikle allil disülfür bulunmaktadır. Bu bileşik kükürtlü bir amino asit olan alliin’in alliinaz isimli ferment etkisi ile parçalanarak allicin’i vermesi, allicin’in de, su buharı veya su karşısında, allil disülfür’e dönüşmesi sonucu meydana gelir. Sarımsağa özel koku ve lezzeti veren taşıdığı kükürtlü uçucu yağdır.

Sarimsak - Büyütmek için TIKLAYINIZEtki ve Kullanılış: Eski çağlardan beri bilinen ve kullanılan bir drog’dur. Orta çağda özellikle salgın hastalıklar (kolera, veba gibi) ile mücadelede kullanılmıştır. Antiseptik, idrar artırıcı, safra salgılarını artırıcı, solucan düşürücü (özellikle askarit ve oksiyürlere karşı), iştah açıcı, tansiyon (kan basıncı) ve kolesterol düşürücü, kanı sulandırıcı ve bağışıklık sistemini güçlendirici etkilere sahiptir. Antiseptik (mikrop öldürücü) etki taşıdığı allicin’den ileri gelmektedir. Antiseptik ve bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi; tarihçi Herodot’a göre eski Mısırlılar tarafından da bilinmekteydi. Çünkü Mısırlılar piramitlerin yapımında çalıştırdıkları işçilere her öğün sarımsak, soğan ve turp yediriyorlardı. II. Dünya savaşı sırasında, yaralandıkları zaman yaralarının mikrop kapmasını önlemek için, ezerek yaranın üzerine konmak üzere Rus askerlerine sarımsak verilmiştir.

Eğer yendikten sonra rahatsız edici bir koku oluşturmasaydı, kuşkusuz çok daha yaygın biçimde tüketilirdi. Ama onun değerli gücünden yararlanabilmek için büyük miktarlarda tüketmek gerekmez . Beklenen etki, gün boyunca 3-4 diş sarımsak yenerek sağlanabilir. Ayrıca koku problemi olmayan sarımsak tabletleri ve tentürü de aynı işi rahatlıkla görebilir. Önemli olan, aşırıya kaçmamak şartıyla kullanımdaki sürekliliktir. Kronik bronşit, sindirim problemleri, romatizma, kas ve organ ağrıları ve yüksek kan basıncı (yüksek tansiyon) öncelikli kullanım alanlarıdır. Ama erken yaşlanmaya karşı uygulanan bir tentür kürü de çok olumlu sonuçlar verir. En azından 5-6 ay sürecek olan bu kür sırasında, sabah ve öğlen saatlerinde 10-15 damla D6 inceltisi, yarım yemek kaşığı ılık suya eklenerek alınır. Böylece kişi ileri yaşlara kadar sağlıklı ve hareketli kalabilir. Et yemeyi seven, fazla kilolu, gaz şişkinliği çeken yaşlı kişileri hızlı çöküntülerden korumak için de, uzunca bir süre, sabah ve öğlen saatlerinde 10-15 damla D3 inceltisini yarım yemek kaşığı ılık suya ekleyerek kullanmaları önerilir. Sarımsağın, mide ve bağırsakları güçlendirici, mikropları ve virüsleri yok edici etkisi oldukça önemlidir. Öncelikle bacak, göz arkası ve beyin damarları olmak üzere, tüm damarları genişleterek, daha iyi beslenmelerini ve böylece, hızlı yaşlanmamalarını sağlar. Aynı zamanda tüksek kan basıncını (hiper tansiyon) başarıyla düşürebilir, kolesterol düzeyini normalleştirir ve damar iltihabı (tromboz-tromboflebit ) oluşumunu önler. Sarımsak, organizmayı ve bağışıklık sistemini güçlendirir ve hastalıklara karşı korur.

Bakınız-----> Kokusuz Sarımsak Tableti (Odorless Garlic)

Kullanım Biçimleri:

Kurt veya solucan düşürücü olarak, kabuğu soyulmuş olan bir sarımsak dişi bir ekmek kabuğu parçasına kuvvetle sürülür ve çıkan esansı emmiş olan ekmek parçası yenilir. Aynı amaç için sarımsak şurubu da kullanılmaktadır. 100 gr parçalanmış sarımsak, 200 gr su ve 200 gr şeker ile 1 gün bekletildikten sonra iyice karıştırılıp süzülür. Elde edilen şuruptan günde 2-3 yemek kaşığı içilir. Haricen yara iyi edici olarak, taze sarımsak lapa halinde yara üzerine konur. Aynı amaç için sarımsak usaresi de kullanılabilir. Usare hazırlamak için bir miktar sarımsak havanda ezilir, sıkılarak alınan usarenin 1 gr miktarı 10 gr su ile sulandırılır ve bu karışımın içine, usarenin bozulmasını önlemek için, 10 damla kadar etil alkol konur. Bu usare haricen bilhassa saç hastalıklarının (saçkıran vs.) tedavisinde saçlı deri kısmına sürülür. Tansiyon düşürücü olarak 10 gr sarımsak başı ezilir, üzerine 10 gr etil alkol konur, karışım 1 gün bekletildikten sonra ince bir bez veya süzgeçle süzülür. Elde edilen özsudan günde 3 defa 15-30 damla alınır.

Sarımsak Sütü: 2-3 diş sarımsak ezilir veya ince kıyılır, 1 su bardağı soğuk süte eklenir ve hafif ısıda kaynama derecesine kadar ısıtılır, üstü kapalı olarak 10 dakika demlendikten sonra süzülür. İhtiyaç duyulduğunda 1 bardak taze demlenmiş sarımsak sütü soğutulmadan içilir.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Kurt pençesi

Kurtpençesi (Lycopodium clavatum), yöresel olarak, kurtayağı, kibritotu ve yer yosunu adlarıyla anılır. Her zaman yeşil olan bu yosunsu bitki, iki metreye kadar varan tutunma filizleri ile ormanların zeminlerinde kök salarak uzanır. Bu filizlerden, 7-10cm uzunluğunda, süpürgeotunu andıran, ama ondan çok daha yumuşak ve sık yapraklı pek çok dallara ayrılan saplar fışkırır. Çok yıllık, otsu ve çiçeksiz bir bitkidir. Kuzey-doğu Anadolu (Trabzon, Rize, Çoruh) dağlarının nemli kısımlarında (Orman açıklıkları) yetişir.çeşitli alkaloitler içerir. Dört yaşındaki bitki, göbek tozu diye adlandırılan sarı çiçek (spor ) tozlarını içeren, sarımsı başaklar oluşturur. Bu toz, sürtünmeyle tahriş olmuş deriyi tedavi etmekle kullanılır. Kurtpençesi, radyum içeren bir şifalı bitkidir ve uzun kolları, sarı çiçek tozu içeren başakları ile, öteki yosunsu bitkilerden kolayca ayırt edilebilir. Denizden yüksekliği 600 metreden fazla olan ormanların kuzey yönlerinde ve kıyılarında yetişir. Güneş ışınlarının altında kaldığında yaşama gücünü yitirdiği için, üstündeki ağaçlar kesildiğinde sararır ve sonra da tümüyle yok olur. Kurtpençesi, Avusturya ve Almanya da doğayı koruma yasası kapsamındadır. Bitki toptancıları, kaliteli olmaları için, bu bitkiyi kuzey ülkelerinden sağlamaktadırlar. Eklemler deforme olmuş olsalar bile, romatizma ve gut hastalıklarında, kronik kabızlıkta ve basurda kurtpençesi çayı önerilir. Ama, ishalden şikayetçi olanlar ondan uzak durmalıdırlar, çünkü bu durumda bağırsak kramplarına yol açabilir. Bitki hiçbir zaman kaynatılmamalı, yalnızca kaynar suyla, haşlanmalıdır (demlenmelidir). Bitki, tüm idrar ve cinsel organ hastalıkları, testis (erbezi ) ağrıları ve sertleşmeleri, böbrek kumu ve böbrek sancılarında kullanılır. Karaciğer iltihabında, karaciğer katılgandoku urlarında, kötü karakterli olsalar bile, bitki kullanılabilir. İyileşmekte olan hastanın eski gücüne en kısa sürede kavuşmasına da yardım eder.

Göbek Tozu (Kurtpençesi Sporu-Tozu):

Kurtpençesi - Büyütmek için TIKLAYINIZKurtpençesi' nin olgun sporlarıdır. Göbektozu elde etmek için, tam olgunluktan (4 yaşındaki bitki) birkaç gün önce, başaklar toplanır, ufalanır ve açığa çıkan sporlar kıl eleklerden elenerek ayrılır. Bitki Anadolu' da yetiştiği halde göbektozu elde edilmemekte ve ihtiyaç ithalat yoluyla karşılanmaktadır.Yaraların üstüne serpilerek veya tentür halinde kullanılr.

Dış Görünüş: Çok ince, soluk sarı renkli ve hareketli bir tozdur. Suya atılınca dibe batmaz ve su yüzünde yüzer. Ateşe atıldığında parlak bir alev ile yanar. Tatsız ve kokusuzdur.

Bileşim: Sabit yağ (%50 civarında), mum ve şekerler, bitkinin diğer bölümlerinde taşıdığı alkoloidlerden çok az miktar, flavonlar ve triterpenler taşımaktadır.

Etki ve Kullanılış: Deri hastalıklarında ve özellikle çocuklarda rastlanan pişiklerde yatıştırıcı olarak kullanılmaktadır. İltihaplı yaraları rahatlatır. Bir serinleme eşliğinde ağrılar sona erer. Özellikle, uzun süre yatmaktan kaynaklanan yaralara karşı çok başarılıdır. Yaraların üstüne serpilerek kullanılır.

Katıştırma: Göbektozuna bazen çam poleni, talk, nişasta veya dekstrin katılmaktadır. Bu gibi haller kül miktarı tayini veya mikroskobik inceleme ile kolayca meydana çıkarılabilir.

Kurtpençesi Tentürü:

Tentürün, D3, D4,D5 veya D6 inceltileri genellikle, ürüner sistem ve cinsel sistem hastalıklarına karşı, günde 2-3 kere, 10-15 damla, yarım yemek kaşığı ılık suya eklenerek alınır, sürekli alınabilir. Aşağıdaki hastalıklara karşı ise, bitki tentürü özellikle önerilir: karaciğer büyümesi, böbrek kumu, idrar kesesi krampları, kolikler, romatizma, gut, gaz şişkinliği, bronşit, kabızlık, hemoroit (basur) ve varis. Ayrıca, ateşli hastalıklardan veya sinirsel hastalıklardan sonra bir türlü eski gücüne ulaşamayan kişilere de önerilir.

UYARILAR:

Kurtpençesi, bazı zehirli alkaloitler içerir. İçerdiği zehirli alkaloitler öldürücü değildir, ama bitki çayı ve tentürü aşağıdaki önerilen doz ve miktardan fazla alınmamalıdır!

Kullanım Biçimleri:

Çay hazırlamak: Yarım tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu soğuk suya eklenir, kaynama derecesine kadar ısıtılır ve hemen süzülür ! Günde yalnızca 1 bardak, sabah kahvaltısından önce yudumlanarak içilir. Karaciğer sirozu ve karaciğer kanserinde, günde 2 bardak içilebilir. En fazla 1 hafta süren bir çay küründen sonra en az 2-3 gün ara verilmelidir.

Bitki Banyosu: Bir tam banyo için 5-6 avuç dolusu taze bitki veya 200g kurutulmuş bitki, gece boyunca soğuk suda bekletilir. Ertesi gün, kaynama derecesine kadar ısıtılır ve demlenmesi için 5-6 dakika bekledikten sonra süzülür ve banyo suyuna eklenir.

Bitki Yastığı: Kurutulmuş veya taze bitki ile doldurulmuş küçük bir yastık (kramplı veya hasta bölgenin büyüklüğüne göre), geceleyin kramplı veya hasta bölgenin üzerine konulur. Bu yastık, etkisini bir yıl boyunca sürdürür.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Yakıotu

Küçükçiçekli Yakıotu (Epilobium parviflorum);Türkiye’ de de yetişen fakat yeterince tanınmayan bir bitki olup, ithal olarak Avrupa ülkelerinden temin edilmektedir. Yakıotu’ nun birçok türü vardır. Şifalı ve zararsız olan türleri şöyle sıralayabiliriz:

* Pembe-kırmızı yakıotu
* (E. roseum), Küçük çiçekli yak
* ıotu (E. parviflorum), Da
* ğ yakıotu (E. montanium), Civciv yakıotu (E.alsinifolium)
* Koyu ye
* şil yakıotu (E. obscrum), M
* ızrak yapraklı yakıotu (E. lanzeolatum), Tepe yak
* ıotu (E. collinum), Çak
* ıl yakıotu (E. fleicsher), Alp yak
ıotu (E. anagalidifolium).

Bu şifalı ve de zararsız olan yakıotu türlerini, küçük çiçekli oluşu ve çiçek renklerinin ise kırmızımsı açık pembe veya beyazımsı oluşundan tanıyabilirsiniz. Şifalı türlerin, sap, yaprak ve çiçekleri olmak üzere bitkinin tümü toplanılarak kullanılabilir. Yukarıda sıraladığımız Küçük çiçekli yakıotu türleri ile karıştırılması olanaksız olan iki tür yakıotu insanlara zararlıdır. Toplanmamaları ve kullanılmamaları gerekir. Zararlı olanlar; Sert tüylü veya Uzun tüylü yakıotu (E. hirsitum) ve Orman yakıotu (E. angustifolium) dur. Bu iki türü ayırt edici özellik, çiçekleri ilk açtığında başparmağınız büyüklüğünde ve renginin erguvan oluşudur. Sert tüylü veya Uzun tüylü yakıotu (E. hirsitum) sığ ve durgun suların içinde yada kenarlarında, 140-160 cm. kadar boylanabilen gruplar halinde yetişirler. Gövde ve yaprakları etli görünümde, yaprakların alt tarafları hafif tüylü dür. Orman yakıotu (E. angustifolium) da aynı boya erişebilen ve özellikle adından da anlaşılacağı üzere ormanların ağaçsız kesimleri ile orman bölgelerinin kıyılarında yetişir. Sert tüylü yakıotu' nda olduğu gibi erguvan rengindeki büyük çiçekleri, üçgen şeklinde uzun salkımlar halinde, kırmızıya benzer gövdenin uç kısmında açarlar. Orman yakıotu (E. angustifolium) türüne çok fazla rastlanmaktadır. Bu iki tür hiçbir zaman hastalıkların tedavisinde kullanılmazlar. (Bkz.: Tedavi Amaçlı Kullanılmayan Yakı Otları). Küçük çiçekli yakıotu, sap, yaprak ve çiçekleri tannidler, Beta-Sitosterin şekerler ve flavonlar içermektedir. Kullanılması gereken türler arasında olan Küçük çiçekli yakıotu, çiçeklenmeye başladığı dönem olan Haziran-Temmuz aylarında toprak üstünde kalan kısmı kesilir. Bütün halindeki (gövde, yaprak, çiçek) bitkiler demet yapılarak havadar ve gölgeli bir yerde asılarak kurumaya terk edilir. Demetler iyice kuruduktan sonra ince bir şekilde kıyılır. Hazırlanan bu materyal, hava almayacak şekilde kaplarda muhafaza edilir.

Küçük çiçekli yakıotu; Prostat hastalıkların da (prostat iltihabı, prostat büyümesi) kullanılan etkin bir bitki olarak tanınmış ve gerçek bir başarı göstermiştir. Çok kısa zaman içinde, bütün Avrupa ülkelerinde ve daha birçok başka ülkelerde pek çok insana yardımcı olarak, hızla tanınmaya başlamıştır. Küçük çiçekli yakıotu ile hazırlanan çaylarla tedaviye başlanıldığında kişide sıkıntıların aksine bir gevşeme ve rahatlık görülür. Bu etki ile geceleri çok sık olan tuvalete gitme ihtiyacında bir azalma olduğu belirgin bir şekilde kendini gösterir. İdrar kesesi hastalıklarına karşı çay kürü etkili olarak kullanılabilmektedir.Üç kere prostat ameliyatı olmuş bir hastanın (kanser olduğu tesbit edilmiş) durumu hiç de iyi değilken, yakıotu çayı içmesi tavsiye edildiği ve bu kişinin sağlığına kavuşmuş olduğu belirtilmektedir (Referans 1). Prostat ameliyatı yapılmışsa, operasyon sonrası ortaya çıkan yanmalara veya meydana gelebilecek daha başka rahatsızlıklara karşı da yakıotu büyük bir başarı sağlar. Ama ne olursa olsun, bir doktora danışmak gerektiğini unutmamalıyız! Mesane, prostat, döl yatağı kanseri ve böbrek hastalıklarında çay tedavisi oldukça başarılı sonuçlar vermektedir (Referans 1). Bu hastalıklarda, tıbbi tedavinin yanı sıra küçük çiçekli yakıotu çayının, iyileşmeyi destekleyebilecek bir kür olarak kullanılmasında hiçbir sakınca yoktur. İçerdiği etken maddeler, tedaviye hiçbir olumsuz etki etmeyeceğini kanıtlamaktadır.

Uyarı: Küçük çiçekli yakıotu ile yapılan 2 haftalık kürden sonra 2-3 gün ara vermek gerekmektedir. Ara vermeksizin uygulanan tedavi yöntemlerinde bazı kişilerde kabızlık görülmektedir. Başkaca bilinen bir yan etkisi yoktur.

Kullanım Biçimleri:

Çay hazırlamak: İnce kıyılmış ve kurutulmuş yarım tatlı kaşığı küçük çiçekli yakıotu, 1 su bardağı kaynar su ile haşlanır (kaynatılmaz). Su bardağının ağzı kapatılarak yaklaşık 10 dakika demlenmeye bırakılır, bu süre sonunda süzülür. Yeni demlenmiş çay, sabah aç karnına ve akşam yemeğinden yarım saat önce olmak üzere yalnızca günde 2 defa 1’ er bardak hazırlanarak içilir. Hastalığın tamamen iyileşebilmesi için, bu çayı uzun bir süre içmek gerekebilir. Tavsiye edilen kür süresi 2 haftadır. 2 haftalık kürden sonra 2-3 gün ara vermek gerekmektedir.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kucukkadinlarfan.all-up.com
Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
Neslihan


Mesaj Sayısı : 163
Yaş : 27
Nerden : Neslimle maçtan =]
Kayıt tarihi : 16/08/08

$ifalı Bitkiler Empty
MesajKonu: Geri: $ifalı Bitkiler   $ifalı Bitkiler Icon_minitimeC.tesi Ağus. 16, 2008 11:08 pm

Yoğurt otu

Bitkinin değişik türleri vardır. Tırmanıcı yoğurtotu (Galium aparine L.), tarlalarda, çayırlarda, çit kıyılarında çalılıkların arasında bolca yetişir ve çiftçiler onu zararlı ot olarak bilirler. 60-160cm boyundaki bitkinin yaprakları halka dizilişlidir ve uzunca saplı, yeşil –beyaz renkli çiçek şemsiyeleri vardır. Sapındaki tüylerin yardımıyla rahatça tırmanabilir. Yöresel olarak, yapışkan otu, çobansüzeği, sünnetlik otu, sünnetlice otu ve kazotu olarak da tanınır. Bitkinin türlerinin hepsi şifalıdır, ama sarı çiçekli yoğurtotu (Galium verum L.) ender bulunan bir bitkidir ve kurutulduktan birkaç ay sonra kararmaya başlar. Tırmanıcı yoğurtotu ise pratik olarak her yerde karşımıza çıkar ve kurutulduktan sonra iki yıl kadar kullanılabilir.

Toplama ve Kurutma: Nisan-Mayıs döneminde, yoğurtotu henüz körpe ve tam yeşilken, toprak üstündeki bitkinin tümü, sararmış yapraklar hariç toplanır ve hemen demetler halinde gölge ve havadar bir yere asılarak kurumaya bırakılır. Kuruduktan sonra ince kıyılarak bir örtünün üstüne serilir ve 2-3 gün tam anlamıyla kuruması beklenir. Daha sonra hava almayan kaplarda saklanır.

Bileşim: İridoitler (Örneğin : asperulosid), polyphenol asitleri, flavonlar ve tanen içerir.

Etkileri: Lenf sistemini temizleyici, kan temizleyici, deri hastalıkları, kanser tedavileri

Yogurt Otu - Büyütmek için TIKLAYINIZöbek halinde yetişen bu bitki, ne yazık ki zamanla unutulmaya mahkum olmuş. Fakat, kanser hastalıklarının arttığı şu sıralarda, bu bitki büyük bir önem kazanmıştır. Özellikle belirtilmelidir ki, bu tür ağır hastalıklarda kullanılacak olan bitkinin mutlaka taze olması gerekir. Yoğurtotunun / yapışkanotunun genç filizlerini, kış mevsiminde, kar altında bile bulabilirsiniz. Yoğurtotu çayı, böbrekleri, karaciğeri ve dalağı hastalık yapıcı maddelerden arındırır. Lenf kanseri dahil, lenf sistemi hastalıklarında, hastalık ne kadar ağır olursa olsun, bu çay her gün (3-5 bardak) içilebilir. Bitki çayı, içten çay ve dıştan (haricen) kompres-yıkama biçiminde kullanıldığında, çok büyük bir hızla, deri hastalıklarını, yaraları ve kan çıbanlarını iyileştirebilir. Ayrıca bu ılık çayla yüz yıkandığında, pörsük, sarkık ve kırışık deri gerginleşir. Bitkinin sıkılarak elde edilen özsuyu da, her gün hasta deriye sürülüp, kuruması beklenerek kullanılabilir. Bitki, epilepsi (sara), histeri, parkinson hastalığı (kasların istem dışı hareketliliği ), sinirsel rahatsızlıklar, idrar tutukluluğu, kum ve taş rahatsızlıklarında da önerilir. Çok irileşmiş olsa da guatr hastalığı, yoğurtotu çayı ile günYogurt Otu - Büyütmek için TIKLAYINIZ boyunca ısrarla sürekli derin gargaralar yapıldığında ve arada bir yutulan yudumlar yoluyla uygulanan 4-6 haftalık bir kür sonucunda önemli ölçüde küçülebilir. Son zamanlarda, ses telleri aksaklığı veya ses kısıklığı (disfoni) sıkça rastlanan bir durum olup, bitki çayı ile yapılan gargaralar, bu aksaklığı kısa sürede düzeltebilir. Bu durumda bitki kaynatılır ve gün boyunca, elden geldiğince sık ve derin gargaralar yapılır. İsviçreli herbalist Künzle’ye göre, ağır böbrek hastalıkları ve böbrek iltihaplanmalarında da, tüm tedaviler başarılı olamamışsa bile, yoğurtotu güvenilir bir bitkidir. Böbrek hastalıkları için, yoğurtotu, altınbaşak ve sarı ballıbaba ile eşit oranda karıştırıldığında, çok daha etkili bir çay elde edilmiş olacaktır. Bu durumda, en kısa sürede başarıya ulaşılacaktır. Künzle, bu zamanın 14 gün olduğunu söylüyor. Bu üçlü çay harmanı haşlanıp demlenerek hazırlanır ve ilk olarak, kahvaltıdan yarım saat önce yarım bardak içilir ve geri kalanı da gün boyunca yudumlanır. Ağır hastalıklarda, günde 4 bardak içmek gerekebilir. Bu üçlü karışım, böbrek büzülmesinde ve daha başka böbrek hastalıklarında da kullanılabilir.

Kullanım Biçimleri:

Çay hazırlamak:. Bir tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış bitki, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak su ile haşlanır (kaynatılmaz) ve 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Çeşitli hastalıklar için yukarıda belirtilen miktar ve şekillerde içilir veya kompres ve gargara yapılır. Genel olarak günde 2-5 bardak yeni demlenmiş çay soğutulmadan içilir.

Merhem yapımı :Bitkinin özsuyu oda sıcaklığındaki tereyağı ile iyice karıştırılır ve elde edilen merhem buzdolabında saklanır. Merhem uzun süre dayanmaz.

Taze Bitki Özsuyu : İyice yıkanarak ince kıyılan nemli bitkinin özsuyu mutfak robotu kullanılarak elde edilir.

Üçlü Çay Harmanı: Yoğurtotu/yapışkanotu, sarı ballıbaba ve altınbaşak eşit oranda karıştırılır. Bu karışımdan yarım tatlı kaşığı dolusu, orta boy bir su bardağı dolusu kaynar suyla haşlanır (kaynatılmaz), 5-6 dakika demlendikten sonra süzülür. Gün boyunca 2-4 bardak içilir.

Karışımlar : Tüm kanser hastalıklarına karşı, beden temizleyici ve güçlendirici olarak, yoğurtotu, aynısafa, ısırganotu, civanperçemi, ıhlamur ve mayıs papatyası çok ince kıyılarak eşit oranda karıştırılır. 1 talı kaşığı karışım orta boy bir su bardağı dolusu kaynar derecede sıcak suyla haşlanır (kaynatılmaz) ve 10 dakika demlendikten sonra süzülür. Günde 2-3 bardak çayla başlatılan temizlik ve güçlendirme kürü, 1 hafta içinde 4-6 bardağa kadar çıkarılmalı ve bu miktar çay gün boyuna yayılarak, örneğin, 15-20 dakikada 2-3 yudum alınarak uygulanmalıdır. Böylece mide rahatsız olmayacak ve beden bitki çayının her damlasını emerek yararlanacaktır.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Ekinezya
Ekinezya (Koni Çiçeği) (Echinacea purpurea), soğuk algınlığı, grip, enfeksiyon, zayıf bağışıklık sistemi ve kanserden korunma gibi durumlarda dünyanın en önemli şifalı bitkilerinden olup; kuru toprak ve ovalar ile seyrek ormanlık arazilerde doğal olarak yetişen çok yıllık bir bitkidir. Uygar dünya bu bitkinin iyileştirici özelliklerini Kuzey Amerika yerli halkından (Kızılderililer) öğrenmiştir. Onlar bitkinin kökünü ve yapraklarını her tür yaranın tedavisinde, enfeksiyon ve iltihaplanmalarda, zehirli böcek ve yılan sokmasına, boğaz ve diş ağrısına, kabakulak, çiçek hastalığı ve kızamığa karşı başarıyla kullanıyorlardı. Bitki Amerika’ ya yerleşen ilk göçmenler tarafından da enfeksiyonlara karşı sık olarak kullanılmıştır. Bu özel tedavi biçimleri bilimsel araştırmalara konu oldu ve 1950’den beri yapılan araştırmalara göre, bitkide bakteri, mikrop ve virüslere karşı oldukça etkili olan maddeler bulundu. Bu maddelerin başlıcaları; echinacoside, poli-sakkaritler (polysaccharides), poli-asetilenler (polyacetylenes), gliko-proteinler (glycoproteins), kafeik asit türevleri (Cichoric Acid), tri-glikosid (triglycoside), betain, seskiterenler (sesguiterpenes), karyofilen (caryophylene) dir. Bitki bu maddelere ek olarak bakır ve demir mineralleri ile tanenler, protein, yağ asitleri ve A, C, E vitaminleri de içermektedir. Ayrıca bitkinin, etken maddelerinin sinerjik etkisi (birlikte oluşturdukları etki) sayesinde bedenin savunma sistemini (Bağışıklık sistemi) güçlendirerek enfeksiyon tedavilerinde yardım sağladığı da bulundu. Bitkinin tedavi alanındaki değeri öncelikle bu iki özelliğinden kaynaklanmakta olup; bu yüzden araştırmaların çoğu bitkinin bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi üzerine yoğunlaşmıştır. Bağışıklık sistemini uyaran en önemli maddeler ise; T-hücrelerinin ( T- Lenfositler) üretimini ve diğer doğal öldürücü hücrelerin etkinliğini arttıran poli-sakkaritler’ dir. Ayrıca, poli-sakkaritler’ in doku yenilenmesini hızlandırdığı ve iltihaplanmaları azalttığı da bilinmektedir. Yağda çözünebilen alkilamidler (alkylamides) ve bir kafeik asit glikosidi olan echinacoside maddesi de bağışıklık sisteminin güçlendirilmesine katkıda bulunmaktadır. İnsanlar ve hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar; Koni Çiçeği’ nin akyuvarların (Beyaz kan hücreleri - Lökosit) sayısını yükselttiği, onların enfeksiyon bölgesine hareketlerini (göçünü) hızlandırdığı ve böylece bakteri, virüs ve diğer yabancı mikro-organizmaların yok edilmesine yardımcı olduğunu göstermiştir. Aslında bu bitkiye en duyarlı hücreler; akyuvarlar, T-Lenfositler (Hücresel Antikor), doğal öldürücü hücreler (Natural killer cells) ve makrofajlar’ dır. Bilindiği gibi makrofajlar; vücudun atık toplayıcıları olup, vücuda giren mikro-organizmaların dokulara yayılmasını önler ve lenf sistemini korur. Doğal öldürücü hücreler ise bu adı kanserli veya virüs enfeksiyonlu hücreleri yok ettiği için almıştır. (Kronik yorgunluk sendromunda bu hücrelerin aktivitesi düşüktür.). Bu nedenle Koni Çiçeği, kronik yorgunluk sendromunda da fayda sağlayabilmektedir.

Ekinezya en yaygın iki viral hastalık olan soğuk algınlığı ve grip’ in önlenmesinde de büyük bir yardımcıdır. Soğuk algınlığının ilk belirtileri görüldüğünde veya öncesinde alınması etkisini daha da güçlendireblmektedir. Bitki, üst solunum yolları enfeksiyonları ve sinüzit için de tedavi edici bir ajan olarak dikkate alınabilir. Koni Çiçeği, hemen hemen tüm bulaşıcı hastalıklar için de fayda sağlayabilir. Çünkü araştırmalar Koni Çiçeği’ nin sağlıklı dokular ile zararlı mikro-organizmalar arasındaki doğal engeli (bariyer) yok eden bir enzimin oluşumunu önlediğini göstermiştir. T-hücre aktivitesini de hızlandırdığı için romatizmal artrit ve allerji gibi bağışıklık sistemi düzensizliklerinde de kullanılabilir. Ekinezya (Koni Çiçeği), interferon üretimine de yardımcı olmaktadır. İnterferonlar günümüzde özellikle kanser tedavisinde dikkatleri yeniden üzerine çeken, glilko-protein yapısında bir madde olup; virüsle karşılaşan her türlü canlı tarafından hazırlanabilirler. İnterferonların en önemli etkileri, virüslerin çoğalmasını önleyebilmeleridir. Bu nedenle virüslerin yol açtığı grip, uçuk (herpes), deri ve ağızda kızarma, bademcik iltihabı ve genel olarak viral hastalıkların süresini kısaltma bakımından da interferonlar büyük bir öneme sahiptir. Bu nedenle Koni Çiçeği, burun akıntısı ve boğaz ağrısı gibi semptomların şiddetini ve bunlara neden olan rahatsızlığın süresini de kısaltabilir.

Koni Çiçeği’ nin anti-bakteriyel özellikleri ise; yaraların iyileşme süresini hızlandırmakta ve yanık, böcek ısırıkları, irinli yara, sedef, akne (sivilce) ve egzema gibi cilt rahatsızlıklarında fayda sağlamaktadır. Bitkinin anti-inflamatuar etkisi ise; artrit (mafsal iltihabı) ve lenfatik şişkinlik (Lenfödem) durumlarında faydalı olabilir. Almanya Sağlık Bakanlığı (BGA), Koni Çiçeği preparatlarını yutak, gırtlak ve burunda görülen soğuk algınlığı belirtilerine karşı savunma sistemlerinin (Bağışıklık sistemi) desteklenmesi için önermektedir. Uygulanan kanser tedavilerinde hastanın bağışıklık sisteminin güçlendirilmesi ve yaşam standardının yükseltilmesi için Koni Çiçeği preparatları kullanılabilir. Bu preparatları kemoterapi ile eşzamanlı kullanmış olan kanser hastalarının tedavi süreleri kısalabilmekte ve hasta tedavi süresince, Koni Çiçeği kullanmayan hastalara göre kendini daha güçlü hissedebilmektedir. Ama tüm hastalıkların tedavisinde olduğu gibi, kanser hastalıklarının tedavisinde de karar verecek olan kişi doktordur. Kemoterapi başlangıcından önce, hasta veya hasta yakını tarafından bu konuda bilgilendirilen uzman doktor gereken doğru kararı verecektir.

Uyarılar: Oto-immün rahatsızlığı olanlar bu ürünü kullanmamalıdırlar. Bu ürünün 1 ay içerisinde 2 haftadan fazla yüksek dozda devamlı kullanımı tavsiye edilmez.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Hayit Meyvesi

Hayıt (Vitex agnus-castus); el şeklinde yaprakları olan,yaz aylarında morumsu çiçekler açan, çalı görünüşünde 1-3 metre yüksekliğinde bir ağaççıktır. Yarim cm’ lik küre şeklinde, acımsı meyveleri vardır. Rengi iyice koyulaşan meyveler, ekim-kasım döneminde toplanır ve gölgede kurutulur. Fransa, İtalya, Yugoslavya, Yunanistan, Suriye, Lübnan ve Türkiye’ de Akdeniz ile Ege bölgelerinde yaygın olarak yetişir. Yapılan araştırmalara göre meyve ve tohumları; % 4-6 oranında eterli uçucu yağlar (1-8 Cineole, p-cymene, ß-caryophyllene, a-terpineol, citronellol, castine, a- ve b- pinene, linalool, limoneen, ledol, y-cadinene, camphene, sabinene), Alkaloit (Viticin), %1 oranında flavonoidler (Casticin, isovitexin, kaempferol, quercetin, orientin, isoorientin, penduletin, luteolin-7-glucoside, quercetagetin, isorhamnetin), %1-3 oranında yağ asitleri (palmitic acid, linoleic acid, linolenic acid, eicosapentanoic acid, oleic acid, stearic acid), iridoid-glikozitler (% 0,3-1,1 aucdubin ve % 0,5 Agnuside), steroidler (progesterone, testosterone, 17- a-hydroxyprogesterone, androstenedione), vitaminler (folic acid, thiamine, pyridoxine, riboflavin, cholecalciferol, tocopherols, tocotrienols), tanen ve rezin içerir.

Adet öncesi sendromlar (PMS), adet zorlukları ve menopoz kadınlık tarihi kadar eski problemlerdir. Kadınlara bu konularda yardımcı olmak için çok çeşitli çareler araştırılmıştır. Şüphesizki doğal terapi yöntemleri bu alanda da yol göstermektedir. Bu naturel terapilerden birisi özellikle göze çarpmaktadır: Hayıt meyvesi veya tohumu. Hayıt meyvesi veya kısaca hayıt her yaştaki kadın için ebedi bir bitkisel çaredir. M.Ö 450’ de hayıt’ tan ilk olarak bahseden tıbbın babası kabul edilen Hipokrat’ tır (Hippocrates). O zamandan beri hayıt yüksek ateş, başağrısı, gazlanma ve idrar arttırma için ama en önemlisi günümüzde de devam eden şekliyle “kadın hastalıkları” için tavsiye edile gelmiştir. Adet öncesi gerginlik (PMT), genellikle östrojen (oestrogen) ve progesteron (progesterone) hormonları arasında dengesizliğe neden olur. Progesteron’ un göreceli noksanlığı; adet gecikmesi, göğüslerin hassasiyeti, sancı, kramp ve depresyon gibi semptomlardan sorumlu rahatsızlıklara yol açar. Hayıt bu semptomların giderilmesinde veya azaltılmasında etkili olabilmektedir. Hayıt meyvesi içerisindeki eterli uçucu yağların ve diğer sinerjetik bileşiklerin hipofiz bezi üzerinde pozitif etkileri vardır. Bilindiği gibi hipofiz bezi pekçok vücut hormonunun dengesinden sorumludur. Hayıt meyvesi, hipofiz bezini yumurtalıklardaki corpus luteum tarafından progesteron üretiminine yol açan belirli hormonları daha çok veya daha az progesteron üretmek için uyarır. Hayıt meyvesi vücuttaki kadınlık hormonlarını doğal bir şekilde dengeleyerek işlev görür. Hayıt meyvesi, başkaca progesteron terapilerinin başarılı olamadığı durumlarda bile başarılı olabilmiştir. Hem de bazen sentetik hormon yerleştirme sonucu oluşan yan etkilerin hiçbirine neden olmaksızın. Hayıt meyvesinin adet öncesi gerginlik (PMT) semptomlarına faydası en az 2 hafta içinde kendini açıkça belli eder. Fakat, en iyi sonuç için hayıt meyvesi en az 3 ay süre ile alınmalıdır. Yapılan çalışmalarda daha uzun süreli olarak hayıt meyvesi alımının PMT’ yi tamamen ortadan kaldırabileceği görülmüştür.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kucukkadinlarfan.all-up.com
Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
Neslihan


Mesaj Sayısı : 163
Yaş : 27
Nerden : Neslimle maçtan =]
Kayıt tarihi : 16/08/08

$ifalı Bitkiler Empty
MesajKonu: Geri: $ifalı Bitkiler   $ifalı Bitkiler Icon_minitimeC.tesi Ağus. 16, 2008 11:10 pm

Yabanmersini

Yabanmersini (Vaccinum myrtillus), 30-35 cm yükseklikte, kışın yapraklarını döken küçük bir bitkidir. Yabanmersini, yüzyıllardır yenilebilir, lezzetli bir yabani meyve olarak kullanılmaktadır. Meyvelerinin, 1862 yılında Kuzey Avrupa’da basılan bir kitaba göre ( The Useful Plants For Great Britain, C.P. Johnson) yabani, lezzetli bir yiyecek olarak kullanıldığını, reçel, şurup, tart ve pastasının yapıldığını biliyoruz. Yabanmersini meyvelerine karşı modern ilgi ise 2. Dünya Savaşından sonra meydana geldi. Çünkü yabanmersini’ nin gözlere iyi geldiği artık bir sır değildi. 2. Dünya savaşı sırasında İngiliz Hava Kuvvetleri pilotlarının doktorların önerisiyle bol miktarda yaban mersini reçeli yiyerek gece uçuşlarına çıktıklarını ve yorgun gözlerini dinlendirdiklerini kayıtlardan biliyoruz. Pilotlar, yabanmersini reçeli yedikten sonra gece uçuşlarına çıktıklarında gece görüşlerinde bir düzelme ve iyileşme hissettiklerini sık sık rapor ediyorlardı. 1960’ ların ortalarında yukarıdaki gözlem ve duyumlar, önce bir laboratuvarda daha sonraları da klinik çalışmalarda yabanmersini meyve ekstrelerinin gözler ve damar sistemi üzerine etkileri üzerine yapılan çalışmalara yol gösterdi. Yabanmersini meyve ekstreleri (özü) üzerine yapılan çalışmalarda bu meyvenin göz ve damar sistemi üzerine olan etkisinin bir bioflavonoid olan antosiyanidinler ( anthocyanosides) denilen, toksik (zehirli) olmayan, suda çözülebilir, biyolojik aktif ve antioksidan olan bir grup bileşikle ilişkili olduğunu gösteriyordu. Bu bileşikler antosiyan (anthocyans) türevleri olup, meyve ve çiçeklerdeki kırmızı, mavi ve mor renklerinden sorumlu pigmentlerdir (Renk maddeleridir). Yabanmersini meyveleri üzerinde yapılan çalışmaların çoğunda purifiye edilmiş (arındırılmış ve temizlenmiş) ve %25-36 arasında antosiyanidin içeren ekstreler kullanıldı. Yabanmersini ekstrelerinde en azından 15 farklı antosiyanidin bileşiği tespit edildi. Şu anda Amerika’da üretilen pek çok standardize edilmiş yabanmersini ekstresi %25 antosiyanidin içermektedir. Elbette bitkisel kökenli doğal ürünlerin etkisini tek bir etken maddeye bağlamak doğru değildir. Yabanmersini meyve ekstreleri, antosiyanidin’lere ilave olarak %7’ ye kadar tanen, çeşitli alkaloidler (myrtine ve epimyrtine gibi), en azından 12 farklı fenolik asit (phenolic acid) ve 3 glikozid ( quercitrin,isoquercitrin, hyperoside) içermektedir. Tüm bu bileşikler şu veya bu şekilde yabanmersini’nin faydalı etkilerine katkıda bulunmaktadırlar. Şu anda Avrupa ve Amerika’da yabanmersini preparatları gece körlüğü ve diyabetik retinopati (diabetic retinopathy- şeker hastalığından kaynaklanan görme ve retina bozukluğu) ve zayıf kan dolaşımını artırmak için kullanılmaktadır. Almanya’da ise ayrıca, ishal durdurucu olarak da kullanılmaktadır.

Faydaları ve Kullanım Alanları:

*

Göz yorgunluğu, miyopluk, katarakt, karasu (Glokom: Göz tansiyonu), şeker hastalığından kaynaklanan görme bozuklukları (Diyabetik retinopati), gece körlüğü, gece görüşünü artırıcı, kamaşma, retinayı güçlendirici, kılcal damar çatlamalarını önleyici ve tavuk karası (retinitis pigmentosa) hastalığının ilerlemesini yavaşlatıcı
*

Kabızlık, bulantı, mide krampları, ülser önleyici
*

Kan şekerini düşürücü, iltihaplanma, kolajenin (collagen) stabilize edilmesi
*

Pıhtılaşmanın azaltılması, damar sertliği oluşumunun engellenmesi ve antioksidan etki
*

Varis, basur (hemoroid) 'e karşı iyileştirici

Yabanmersini - Büyütmek için TIKLAYINIZYabanmersini meyveleri üzerine yapılan modern laboratuvar çalışmaları ise bu meyvelerin daha birçok faydasını ortaya çıkarmıştır: Bunlar arasında antioksidan etki, platelet (Damar sertliğine neden olan ve oksidatif zararla parçalanmış olan kan hücrelerinin atardamar duvarlarına yapışmasının engellenmesi), düz damar kasları üzerine hafif gevşetici-rahatlatıcı etki, romatizmal rahatsızlıkları azaltıcı etkileri sayabiliriz. Ayrıca laboratuvar deneyleri göstermiştir ki; yabanmersini ekstresi konajen’in (Conagen) indirgenmesine neden olabilen elastaz (elastase) gibi enzimlerin etkisini yavaşlatmaktadır. Bu etki; damarsertliği, akciğer anfizemi (amfizem) ve romatizmaya (Romatoid Artrit) neden olan etkilerin azaltılması şeklinde yorumlanabilir. Yabanmersini meyve ekstrelerinin en güvenilir kullanım alanlarından birisi de damar hastalıklarıdır. Bu hastalıklara kılcal damar çatlaması (Capillary fragility) da dahildir. Zayıf kılcal damarlar çatlayabilir. Bu durum ise sık sık tekrarlanan bere, morluk, çürük ve eziklere neden olur. Zayıf kılcal damarlar ise zayıf kan dolaşımını ve bağ dokusunu akla getirir ki bu durum artrit yada mafsal iltihabı gibi rahatsızlıklarla yakından ilgilidir. Yabanmersini meyvelerinde bulunan antosiyanidin kılcal damarları, serbest radikal saldırısından koruyarak onların kuvvetlenmesine hizmet ederken aynı zamanda sağlıklı bağ dokusu ve yeni kılcal damar oluşumuna da katkıda bulunur. Yabanmersini meyve ekstresi, damar sertliği için bir risk faktörü olan oksidatif zarar sonucu parçalanmış kan hücrelerinin (Platelet olarak) atardamar çeperlerine yapışmasını da azaltmaktadır. Antosiyanidinler, platelet agregasyonu olarak da bilinen plateletlerin(parçalanmış kan hücrelrinin) damar çeperlerine yapışmasını azaltmanın yanında, arteroskloroz (Damar sertliği) riskini de azaltır. Bu kombine etkiler antosiyanidinleri varis gibi sirkülasyon bozuklukları, kılcal damarların beslenmesi ve hemoroid (basur) gibi durumlarda popüler hale getirmiştir. Ayrıca diğer bioflavonoidler gibi antosiyanidinler de tüm vücutta normal bağ dokusu oluşumunu artırır.

Yaban Mersini’ nin göz üzerinde, ışığa duyarlılığı artırmak, gözün değişen ışık kaynaklarına adaptasyonunu sağlamak ve özellikle gece şartlarında görüşü kuvvetlendirmek, göz kapilerlerini (kılcal damarlarını) beslemek gibi yararlı etkileri ortaya çıkarılmıştır. Antosiyanidinlerin, yapılan klinik çalışmalarda retinadaki rodopsin üretimini hızlandırdığı tespit edilmiştir. Görsel fonksiyonların düzelmesi veya gelişmesi Rodopsin oranıyla yakından ilgilidir. Rodopsin (Rhodopsin); gözde bulunan reseptörlerdeki (rods ve cones) bir mor pigment (Renk maddesi) olup, beyne ışık sinyallerinin iletilmesi ve retinanın aydınlık ve karanlığa adapte olması için gereklidir. Bilgisayar ekranında olduğu gibi parlak ışıklar gözdeki rodopsin’i yok ederler ve ışığa karşı hassasiyeti azaltarak gözün daha çabuk yorulmasına yol açarlar. Antosiyanidinlerin gözdeki damar ve kapilerler üzerinde güçlendirici etkisi vardır. Kılcal damarlarda meydana gelen çeşitli rahatsızlıklar nedeniyle gözün yeterince beslenememesi sonucu görme bozuklukları oluşur. Antosiyanidinler ise bu durumu önler. Antosiyanidinler genel olarak tüm vücuttaki kapiler olarak da bilinen kılcal kan damarlarını güçlendirir. Zayıf kılcal damarlar vücut dokularına daha az kan taşırlar. Bunun neticesinde de bu dokuların bir travma sonucunda yaralanması ve artrit (mafsal iltihabı) gibi enflamatuvar rahatsızlıkların iyileşmesi gecikir. Kapilerler zayıfladığı zaman çatlarlar ve sık sık morarma, çürük ve berelere yol açarlar. Bu vücudun diğer bölgeleri için de zararlıdır. Bu durum gözlerde retinopati olarak da bilinen mikrohemoriaja yol açar. Diyabetik retinopati, şeker hastalığının (Diabetes mellitus), iltihabik olmayan ve retinadaki kılcal damarlar üzerindeki olumsuz etkisi sonucu oluşan bir görme bozukluğu olup; günde 320-480 mg. Yabanmersini ekstresi verilerek bu tür hastalar üzerinde yapılan çalışmalarda olumlu gelişmeler kaydedilmiştir. Özellikle retinadaki kanamalarda çok belirgin azalmalar gözlenmiştir. Bu çalışmalar 1982-1987 arasında İtalyan araştırmacılar tarafından yürütülmüş ve sonuçları kendi dillerinde yayınlanmıştır.

Yabanmersini üzerine yapılan bir kısım çalışmalarda yabanmersini ekstresi ile beraber beta-karoten (puro-vitamin A) ve E vitamini birlikte denenmiştir. Beta-karoten ve E vitamini katkılı bu preparatlar retinadaki zayıf kan dolaşımını ve ışığa karşı duyarlılığı daha da artırarak yabanmersininin olumlu etkilerine katkıda bulunmuştur. 1960’ ların sonunda İtalyan araştırmacılar tarafından sağlıklı bireyler ve görme bozukluğu olan hastalar üzerinde yapılan 4 ayrı çalışma da yabanmersini ekstresi kullanımından sonra kayda değer bir şekilde gece görüşünün arttığı, karanlığa ve flaş gibi parlayan ışık veya farlara çok daha hızlı uyum sağlandığı gözlenmiştir. Gece çalışan trafik kontrol memurları, uçak pilotları ve sürücüler üzerinde yapılan ilave çalışmalarda ise standardize edilmiş yabanmersini meyve ekstrelerinin yine gece görüşünü arttırdığı, aydınlık ve karanlık arasındaki adaptasyon süresini kısalttığı bulunmuştur. Yine İtalyan araştırmacılar tarafından çeşitli derecelerde miyop olan hastalar üzerinde yapılan 2 klinik çalışmada hastaların %76’sında retinal hassasiyetin arttığı gözlenmiştir. Bu hastalara 15 gün süresince vitamin A (beta-karoten) katkılı, günde 150 mg Yabanmersini ekstresi verilmiştir. Amerika’da yabanmersini meyve özlerinin kurutularak preslenmesi sonucu elde edilen kapsül ve tabletleri ek gıda olarak üretilmektedir. Aynı zamanda bu ürünler %25 antosiyanidin içerecek şekilde standardize edilmiştir. Standardize edilmiş bu ürünler yukarıda belirtilen ve önceden tahmin edilebilen etki ve sonuçları daha iyi verebilmektedir.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Papaya
Papaya (Carica papaya L.); yapraklarını dökmeyen, tropikal bölgelerde yetişen büyük bir çalı veya küçük bir ağaçtır. Meyveleri kavuna benzediği için ona kavun ağacı da denir. Güneşli, sıcak, humuslu ve bol sulu topraklarda yetişir. Dişi ve erkek papaya bitkileri ayrı ayrı olup (nadiren birlikte); meyve üretmek için her ikisine de ihtiyaç vardır. Meyveleri yaz aylarında iyice olgunlaştıktan sonra toplanır. Bitkinin boyu türlerine göre 1,2 – 3,6 m. arasında olabilir.Olgunlaşmamış papaya meyveleri; bazı ülkelerde (Güney Amerika) sebze olarak pişirilmekte veya salatası yapılmaktadır.





Papaya meyvesi; demir, kalsiyum, potasyum, fosfor mineralleri ile A, B1, B2, C vitaminleri ve karoten (carotene – kansere karşı koruyucu bir madde) açısından oldukça zengindir. Fakat modern kullanımı, içerdiği bu vitamin ve minerallerin yanısıra, meyvelerinde bulunan bol miktardaki proteolitik enzimlerden (Proteinleri eriten ve sindiren enzimler: Papain, Papaya peptidase-A ) kaynaklanmaktadır. Bu doğal enzimlerden en etkilisi olan papain’ dir. Papain’ e, mide tarafından salgılanan ve proteinleri sindiren-parçalayan enzim olan pepsin’ e benzerliği nedeniyle “Bitkisel Pepsin” adı da verilir. Papaya bitkisi ile ilgili araştırmalar; tropikal bölgelerde yaşayan bazı yerli halkın eti pişirmeden önce bu bitkinin yapraklarına sarmaları ve böylece etin daha iyi pişeceği ve sindirileceği yönündeki inançlarının bazı bilim adamlarının dikkatini çekmesi sonucu başlamıştır. Araştırmalar sonunda eti yumuşatan ve kolayca sindirilmesini sağlayan faktörün yapraklarda ve meyvelerde bulunan papain enzimi olduğu anlaşılmıştır. Fakat sanılanın aksine meyvelerde yapraklardan daha çok papain enzimi bulunmuştur. Papain, vücudumuzda karbonhidrat ve yağlar gibi diğer bileşikleri de etkileyerek tüm sindirim sistemini olumlu yönde düzenleme yeteneğine de sahiptir. Papaya Enzymes, papain’e ek olarak yine protein sindirici enzimlerden Protaz (protease), Bromelain (Ananas Meyvesinden), yağ sindirimine yardımcı bir enzim olan Lipaz (Lipase) ve karbonhidrat sindirimi için yardımcı bir enzim olan Alfa-Amilaz (Alpha-Amylase) ‘ı da içermektedir. Tüm bu özellikleri ile Papaya; sindirim sistemi için iyi bir destekleyici, hazmı kolaylaştırıcı, hazımsızlık ve benzeri rahatsızlıkların giderilmesi, yemek sonrası gaz, şişkinlik, mide ekşimesi ve özellikle ülser hastaları (Peptik ülser) için yiyeceklerin midede fazla asit üretimine gerek duyulmadan hızlı bir şekilde sindirimini sağlayan bir bitkisel üründür. Papaya’ ya ilave edilen nane ve klorofil ise güzel kokulu bir nefes oluşmasına yardımcı olmaktadır.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kucukkadinlarfan.all-up.com
Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
Neslihan


Mesaj Sayısı : 163
Yaş : 27
Nerden : Neslimle maçtan =]
Kayıt tarihi : 16/08/08

$ifalı Bitkiler Empty
MesajKonu: Geri: $ifalı Bitkiler   $ifalı Bitkiler Icon_minitimeC.tesi Ağus. 16, 2008 11:12 pm

Damiana

Damiana (Turnera diffusa); aromatik yaprakları olan küçük bir çalı türüdür. Meksika kökenli olan bu bitki, günümüzde Texas, Karaip Adaları ve Güney Afrika’ da da yetiştirilmektedir. Yaprakları tırtırlı olup; kenarları boyunca 10-25 mm genişliğinde 3-6 diş bulunur. Yaprakları Orta Amerika kültürlerinde (Aztek, Maya ve İnkalar) eskiden beri çeşitli amaçlar için kullanılagelmiştir. Kadim Maya medeniyetinde Damiana baş dönmesi, denge kaybı ve cinsel istek arttırıcı olarak kullanılmıştır. Son 100 yıldan fazla bir süredir Damiana’nın birincil kullanımı hem erkekler hem de bayanlar için cinsel fonksiyonları dengelemek ve düzenlemekle ilgili olmuştur. Fakat Damiana anti-depresant (sakinleştirici), tonik (Kuvvet verici), idrar arttırıcı ve idrar yolları antiseptiği, öksürük giderici ve hafif laksatif (Müshil) etkileri için de kullanılmaktadır. Almanya ve İngiltere’ de yaprakları yaygın olarak aşırı zihinsel aktivite ve sinirsel yorgunluğa karşı ve hormonal, merkezi sinir sistemi üzerine kuvvet verici bir tonik olarak kullanılmaktadır. Hollanda ‘ da ise sadece seksüel başarıları için değil aynı zamanda üreme organları üzerindeki pozitif etkilerinden dolayı da çok saygın bir bitkidir. Anavatanı olan Meksika’ da ise cinsel istek arttıcı, uyarıcı, kuvvetlendirici ve idrar arttırıcı olarak ünlenmiştir. Ayrıca yorgunluk ve bitkinlik için güvenilir bir care olarak, idrar yolları iltihabı ve özellikle yorgunluğun neden olduğu cinsel iktidarsızlık durumlarında bilimsel kabul görmüştür. Meksika’ da orchitis (Bir testis iltihabı) ve spermatorrhea (istemdışı boşalma) için de kullanılmaktadır.

Damiana - Büyütmek için TIKLAYINIZDamiana; Pinen, cineol, cadinen, ve copaen gibi eterli uçucu yağlar, çok çeşitli terpenler, alkaloitler, flavonlar, cyan-glikozitleri (gonzalitosin), arbutin, damianin, tanen, reçine ve amino asitler içermektedir. Yaprakları bu maddelere ek olarak cinsel organlar üzerinde uyarıcı etkisi ile bilinen beta-sitosterol içermektedir. Damiana, öncelikle sinir sistemini genel anlamda güçlendirir. Merkezi sinir ve hormon sistemini dengeler.. Farmakolojik araştırmalara göre, içerdiği alkaloitler, testesteron hormonuna (bir erkeklik hormonu) eşdeğer etkiler içermektedir. Ayrıca içerdiği arginine (amino asit) sperm üretimi için gerekli bir proteindir. Araştırmalar, Damiana alımının sperm miktar ve kalitesini arttırdığını göstermiştir. Damiana, özellikle cinsellikle ilgili depresyonlara ve korkulara karşı çok etkili bir bitkidir. Erkek ve dişi cinsel sistemlerini güçlendirir. Damiana kadınlar tarafından libido (cinsel arzu) güçlendiricisi ve cinsel soğukluğun (frijit) giderilmesi için kullanılır. Erkekte ise erkeklik gücünü arttırıcı etkileri vardır. Damiana ayrıca idrar yolları iltihabına karşı antiseptik etkisi olan bir bitkidir.
------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------
Kediotu

Kediotu (Valeriana officinalis); 1.5-2 m boyunda, çiçekleri beyaz veya açık-pembe renkli, çok yıllık ve otsu bir bitkidir. Kediotu; bitkisinin toprak altında kalan yapısı (yani rizomları) 5 cm uzunluğunda ve 2-3 cm çapındadır. Rizomların çevresinde 2-3 mm kalınlığında ve 10 cm uzunluğunda kökler bulunur. Köklerin üzeri sarımsı-esmer bir kabukla kaplıdır. Kediotu kökleri’ nin; baharlı bir lezzeti olup, kendisine has şiddetli ve özel bir kokusu vardır. Bu kokudan kediler çok hoşlanırlar. Hatta bazen kediler bu bitkinin köklerini çıkartır. Bu nedenle; botanik bahçelerinde (Avustralya ve Yeni Zelenda) yetiştirilen bu bitkiler, bir tel kafes ile korunmaya alınır. Aslında bitkiye “Kediotu" isminin verilmesinin asıl nedeni de budur. Kediotu; bütün Avrupa’ da, Orta Asya’ da, Japonya’ nın nemli bölgelerinde yetişmektedir. Nemli toprakları sevdikleri için ormanlar da ve nehir kenarlarında sıkca görülmektedir. Türkiye’ de ise Bursa-Uludağ ve Doğu Anadolu’ da rutubetli çayırlarda yetişmektedir. Türkiye’ de 10’ a yakın Kediotu (Valeriana) türü bulunmaktadır.

Kediotu’ nun kurutulmuş kök ve rizomlarında; Actinidin, Chatinidin, nişasta, Valerien asidi, İsovalerien asidi, eterli alkaloitler, uçucu yağ (%0.5-2), şeker ve tanen bulunmaktadır. Bitkinin köklerine özel kokuyu veren madde, uçucu yağ içinde bulunan valerianik asit (valerenic acid) tir. Taze köklerde valepotriat ismi verilen bir grup etken madde vardır. İçlerinde en önemlisi valtrat olup, Kediotu (V. officinalis) köklerinde % 0.5-1 oranında bulunmaktadır. Kuzey Anadolu dağların da (Zigana dağlarında) yetişen V. alliariifolia köklerinde % 2.5, Güney ve Batı Anadolu da yaygın bir şekilde görülen V. dioscoridis köklerinde ise % 0.3-0.5 oranlarında valtrat olduğu tesbit edilmiştir. Kediotu’ nun sonbahar aylarında topraktan sökülen kökleri, yıkanarak toprak kalıntılarından temizlenir. Kesilmek suretiyle parçalar haline getirilir ve temiz bir zemine serilerek kurutulur.

Kediotu kökü; modern hayatın bir etkisi olarak ön plana çıkan korku, gerginlik, ve sinirlilik hallerinde, bu durumlardan rahatlıkla kurtulabilmek için, yardımcı olabilecek çok değerli bir bitkidir. Etkisinin belirtileri, dalgınlık ve yorgunluğun aksine, rahatlatıcı bir canlılık olarak görülür. Geçmiş zamanlarda, yaraları iyileştirmek için kullanıldığı bilinmektedir. Amerikan yerlileri savaşçılarının yaraları üzerine, bitkinin taze yapraklarını ezerek hazırladıkları preparatları kullanırlardı. Kediotu’ nun kurutulmuş köklerinin öğütülmesi sonucunda elde edilen tozun da mikrop öldürücü etkisi vardır. Nevrasteni (zihinsel ve bedensel yorgunluk) ve histeri (bencillik, kapris, alınganlık...) durumlarında ise, kediotu kökü kullanılması neticesinde başarılı sonuçlar alındığı görülmüştür. Kediotu yüksek kan basıncını (hipertansiyon) düşürücü bir etki de gösterebilmektedir. Kediotu kökü; öncelikle uyuyamama ve uykuyu sürdürme sorunu olanlar tarafından kullanılabilir (Yatma zamanından 1 saat önce 2 kapsül). Genelde, sinir sisteminden kaynaklanan tüm rahatsızlıklara, spazmlara ve ağrılara karşı da kullanılabilir. Örnek verilecek olursa, baş ağrısı, migren, mide bulantısı, sinirsel kalp çarpıntıları, sinirsel mide şişkinlikleri, histeri, huzursuzluk, sinirlilik, endişe (anxiety), korku, karamsarlık, dişilik organı ağrıları, menopoz rahatsızlıkları ve çalışma ortamındaki veya özel yaşamdaki stres hallerine karşı başarıyla kullanılabilir. Günümüzün hızlı ve uğraşı gerektiren yaşam biçiminin oluşturduğu tüm rahatsızlıklardan, bireylerin sinir sistemlerinin güçlendirilmesi ve dengeye kavuşturulması ile üstesinden gelinebilir. Yukarıda sayılan hastalıklara, mide ve karın ağrıları, safrakesesi rahatsızlıkları, kalp bölgesindeki ağrılar ve sürekli kabızlık halleri de dahildir. Günümüzde, hayatta kalma savaşı veren veya özel hayatında stresle mücadele eden herkesin Kediotu kökü kullanması, kişinin bu savaş ve mücadeleden başarıyla çıkmasına çok yardım edecektir. En güvenilir yanı ise, alışkanlık veya bağımlılık yapacak herhangi bir madde taşımamasıdır.

Uyarılar: Hamile veya emziren kadınlar bu ürünü kullanmamalıdırlar.

ÇOOK FLOOD YAPTIM AMA BAŞKA ŞEKİLDE ALMIORDU PARDONN
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kucukkadinlarfan.all-up.com
büşra*soral
En İnatçı Admin Büşra
En İnatçı Admin Büşra
büşra*soral


Mesaj Sayısı : 180
Yaş : 28
Nerden : cemremin gözlerinin derinliklerinden
Kayıt tarihi : 16/08/08

$ifalı Bitkiler Empty
MesajKonu: Geri: $ifalı Bitkiler   $ifalı Bitkiler Icon_minitimePaz Ağus. 17, 2008 11:16 am

saol aşkum okuyamadım tamamını çok uzundu
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kucukkadinlarfan.all-up.com
Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
En Şıpsevdi Admin Neslihan
Neslihan


Mesaj Sayısı : 163
Yaş : 27
Nerden : Neslimle maçtan =]
Kayıt tarihi : 16/08/08

$ifalı Bitkiler Empty
MesajKonu: Geri: $ifalı Bitkiler   $ifalı Bitkiler Icon_minitimePaz Ağus. 17, 2008 2:04 pm

olsun cnm önemli değil =]
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
https://kucukkadinlarfan.all-up.com
 
$ifalı Bitkiler
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
En Büyük Küçük Kadınlar Fan :: ((¯`»¦«´¯))SERBEST BÖLÜM((¯`»¦«´¯)) :: SERBEST KÜRSÜ-
Buraya geçin: